Tevfik İzmirli – Çevik kuvvet polisi ülkenin utancı, hükümetin yumuşak karnı..

06/12/2010 (Kategori: Yazılarım, Yorum - Polemik)

Hükümet bu görüntüyü onaylıyorsa istifa etsin..

Onaylamıyorsa mani olsun..

Mani olamıyorsa yine istifa etsin..

Karşı kampa kulakları tıkalı.. olabilir.. Peki, AKP içinden güçlü bir “Yanlış yoldayız” uyarısı yapacak adam gibi bir adam çıkmayacak mı?

Bülent Arınç! Hani vicdanın sesi sendin?

Recep Tayyip Bey! “One minute” dediğin Şimon Peres, “Bu fotoğraf Gazze’de mi çekildi? diye sorsa, ne cevap vereceksin?

Bu yoldan dönmezseniz tarih sizi ‘Denizi geçtiler derede boğuldular” diye yazacak..

Üniversite gençliğinin politik eylem koyan kısmının perişan hali ortada..

12 Eylül öncesi gençliğinin – iyi ki – silahsız ama komik bir kopyası, müsveddesi gibiler..
İstenen elde edilmiş..
Depolitize edilen gençlik, tekrar politize olmaya kalktığında, aradaki boşa geçmiş on yılların tahrip edici etkisi hemen göze çarpıyor..
Bugüne kadar, katılayım, katılmayayım, ağızlarından çıkmış dişe dokunur bir laf duymadım..
TV’lerde yayınlanan konuklu sohbetlerde sordukları sorulardan genellikle cehalet akıyor..

Ancak, konu savundukları fikirler değil..
Ayrıca, öyle olsa bile, o yaşlarda bizim neslimizin savunduğu fikirlerden daha az saçma değiller..
Ben ‘Halk Sektörü’, ‘Köy-Kent’ gibi fikir denmeyecek çocukça zırvaları savunan, “Yerinde Yönetim” konusunda bu yüzden batan Yugoslavya’yı, tarım konusunda, sonradan açlıkla karşılaşan Bulgaristan’ı inceleyen, kendi dürüst ama akılsız… bakanları ise tescilli hırsız, sigara kaçakcısı, arsa rüşvetcisi olan kasketli liderin peşinden koşturduğum yılları dün gibi hatırlıyorum..

Şimdi saçmalama sırası bugünün gençlerinde..
Onlar genç.. Hepimiz o yaşlarda olduk.. Sabırlı ve şefkatli davranma gereği var..
Kendilerini bekleyen işsizlik korkusu bir yandan, hormonlarının zirve yaptığı yaşlarda olmaları diğer yandan..
Büyükşehirin korkutucu yalnızlığı, taşralılığın uyum sıkıntısı, boş cepler, neon ışıklarına sadece bakabilme halleri..

Onlar da bu milletin çocukları.. Nedir bu düşman askeri muamelesi?
İçlerine devlet düşmanlığı, devlete karşı kin akıtmaya gerek var mı?
Kürtlere karşı sergilenen ahmaklık tekrarlanmak mı isteniyor..

Başbakan dayakla kendi fikrini değiştirir mi ki bu gençler değiştirsin?
Dünyada toplum olaylarının nasıl bastırılacağını parayla öğreten şirketler bile var..
Bizim polise dikkat edin, hala direnen bir insanı nasıl yatırıp kelepçeleyeceğini bilmiyor..
Dana zaptetmeye çalışır gibi dört kişi koluna bacağına yapışıp minibüse sokmaya çalışıyorlar..
Amerikan polisiye filmi bile seyretmemiş gibiler..

‘Etkin’ olmakla ‘gaddar’ olmanın farkını bilmiyorlar..
Aksi halde, “Amirleri böyle emrediyor” dememiz lazım.

Bir yandan bu gaddarlıkları, bir yandan stadyum kapılarında çıkan olaylardaki yetersizlikleri..
Ciddi bir ‘ayar’ ihtiyacı var..
‘Orantılı güç kullanımı’, ‘Kitle kontrolü’.. bunların hepsini öğreten hocalar var Polis Akademilerinde..

Ne akılsız devletimiz var.. Kürtlere de böyle davrandık..
Askerimiz, polisimiz dağda aciz kaldı.. Evet resmen ve maalesef aciz kaldı..
- lütfen dikkat “sorunu onların başarısı çözerdi demiyorum” -
Ama her hafta Galatasaray’da toplanan analarını bir güzel copladık..
Akılsız devlet böyle olur.. Şahin olacağı yerde karga, karga olacağı yerde şahin..

Hükümete gelince.. “Fırat’ın kıyısında kaybolan tek koyunu halifeye sorarlar”..
Tüm sorumluluk hükümete düşüyor..
“Aralarında bu işi meslek edinmiş olanları var” tarzı savunmalar insanların bir kulağından girer öbüründen çıkar..
Böyleleri varsa – ki vardır – takip edeceksin, yakalayacaksın, mahkemeye vereceksin, gereken kanuni cezayı alacaklar..
Hükümet sensin..
Silaha – güce başvurmadıkça her türlü protestoyu yapabilirler..

Başta Başbakan, tüm AKP yöneticileri, U2 konserinde, Basketbol finalinde yuhalanmayı normal kabul etmeyi öğreneceksiniz!
Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları dayak yeme riski olmadan yuhalanan ülkeler demokratiktir..
Bizi dışarıya, Başbakan’ın yuhalanması değil, asıl, yuhalayanlara bırakın dayak atılmasını sitem bile edilebilmesi küçük düşürür.
Merak etmeyin, konuklarınız demokratik ülkelerden ise, size artı bir takdir puanı bile verirler..
Halbuki protestoları kaldıramadığınızı görenler, yüzünüze söylemeseler de, sizi ‘Mısır gibi, Suriye gibi Cumhuriyetlerin’ yöneticisi olarak algılarlar..

Bu algı anlaşılan sizi rahatsız etmiyor.. Ben rahatsız oluyorum..

Sizin bu tahammülsüzlüğünüz yüzünden ‘üçüncü dünya ülkesi vatandaşı’ gibi algılanmaya razı değilim..

Hüseyin Çelik’in savunduğu “Belli bir yerde toplanıp karşı görüşlerini ifade edebilirler” görüşü maalesef tipik bir ‘uslu ve terbiye edilmiş’ İmam Hatip ya da İlahiyat Fakültesi öğrencisinden beklenebilecek gençliğe uymayan bir tavırdır..
Bu tip ‘edepli’ gençleri cemaate sipariş versinler.. Onlar yetiştiriyor..
Rahatsız etmeyen protestoya, ‘protesto’ denir mi, Sayın Çelik?
Protestonun şekli sizin ‘badem bıyıklı keyfiniz’e göre mi ayarlanacak?

Eğer Recep Tayyip Erdoğan ve bakanları.. “Hükümet adamlarına yumurta atan dayak yer” diyorlarsa yazıklar olsun..
“İstifa edin.. Demokratik bir ülkede böyle hükümet olmaz” dan başka söyleyecek lafım olmaz..

Bu kadar demokrasiden uzak ve akılsız olduklarını düşünmek istemiyorum..
Şu görüntüler “Bir çuval inciri berbat edecek” nitelikte..
Ya acele tedbir alacaklar.. Ya da siyasi neticesine katlanacaklar..
“Kendi ayağına kurşun sıkmak” lafına daha iyi örnek zor bulunur..