Tevfik İzmirli – “Yüksek yargıçların, generallerin, bürokratların, hükümet adamlarının aklında olsun: Yıl 2011.. Vatandaşın gözü üzerinizde..”

Yargıtay firardaki 16 Hızbullahçı’nın müebbed cezalarını onadı.
Ne zaman?
Domuz bağcıları bir iki hafta önce, yargılama süreleri azami tutukluluk süresi olan on seneyi aştığı için salıverildikten sonra.
Memlekette kendilerine beddua etmeyen adam kalmadıktan sonra..
Buna ne demek lazım?
“Sevsinler sizin yüksek yargınızı, hukukunuzu, adaletinizi..” diyebiliriz.
“Tut kelin perçeminden” de desek olur.

Uçan kuştan haberdar olan Emniyet ve MİT, bu salıverilenlerin izini üç gün süremediler..
Adamlar gitti gider oldular..

Buna ne diyeceğiz?
Sadece “Geç bakalım geçebilirsen ‘bunların serbest kalması şu seçim öncesinde hükümetin işine yarar’ söylentilerinin önüne..” diyelim..

Mehmetçiğin orduevleri angaryası Genelkurmay’ın emriyle bitiyor.
İlk uygulama Ankara Orduevi’nde başlamış..

Ne zaman?
Basın ayağa kalkıp, demediğini bırakmadıktan sonra. Gazetelerde subaya generale hizmet görevlerinde kullanılan asker sayıları, bunların fotoğrafları çarşaf çarşaf yayınlandıktan sonra..
Yoksa bugüne kadar uygulamada olan sistemin garibanların emeklerinden bedavaya faydalanma ve torpillilere güvenli liman sağlama sistemi olduğunu, bunun askeri milletin gözünde küçük düşürdüğünü, sivil – asker arasındaki ters bakışta bunun da – ufak da olsa – bir payı olduğunu, Genelkurmay’ın kendisi idrak etmiş değil. Kamuoyu baskısı ile akılları başlarına geliyor.
Buna ne demek lazım?
“Biraz sivil akıl ne değişiklikler yaratıyor, bir de şunları yüzde yüz sivil denetime alsak kimbilir ne övünülecek bir ordumuz olacak” diyebiliriz..
Ya da siz zahmet etmeyin ben tersten okuyayım: “Sivil aklın girmediği her yerde askere normal gelen ama aslında akla ve hukuka ters bir uygulama vardır” da denebilir.

Askeri bilirkişi, Gölcük’de yükseltilmiş döşemenin altından çıkan evrak torbaları için “Yer yokluğundan oraya konulmuşlar” diye rapor verdi.
Buna önce “Yok devenin başı!” denir. Başka da bir laf demek gerekmez..
Mutlaka bir laf daha denecekse o da şu olabilir: “Askeri müzik ne kadar müzikse, askeri mahkeme ne kadar mahkeme ise, askeri bilirkişi de o kadar bilirkişidir..”

Benim telgraf işe yaradı gibi..
TOKİ Başkanı “Ben acemiyim, hatalı konuştum, özür dilerim” dedi.
Devlet Bakanı, GS Başkanı’na “Sen kimi takip ediyorsun, taraftar takip edilir mi?” diyerek çıkıştı.
Enerji Bakanı “Hala Galatasaraylıyım” buyurdu.
Islık soruşturmasına kalkışan işgüzarlar anında ortadan kayboldular.

Buna güzel Türkçemizde “Çevir kazı yanmasın” denir.
Başbakan yaptığı hatayı anladı, emirerlerine tornistan yaptırıyor, demektir. Kibiri ve hazımsızlığı yüzünden uğradığı prestij kaybı – bir de eğer aldıysa bir tutam demokrasi dersi – yanına kar kalmış oldu.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü, yaptığı basın toplantısında, Esenboğa Havalimanı’nın CAT-III seviyesine çıkarıldığını, artık görüş mesafesinin en aza düştüğü şartlarda bile güvenli iniş yapılabileceğini açıkladı.”
Ne zaman?
Tam 2011 yılında..
Bölgesel güç Türkiye’nin başkentindeki havalimanı 2011 yılına kadar bu imkandan mahrum olarak çalışıyor. Kimbilir bu güne kadar kaç bin uçak seferi iptal edilmiştir, kaç bin uçak başka meydanlara yönlendirilmiştir.
1955 yılında açılan havaalanı inşa edilirken civar köylülerin “Bizim buraların sisi meşhurdur. Biz sisten kaybolan sığırımızı bulamıyoruz. Buraya havaalanı yapılır mı?” dediği rivayet edilen bir havaalanı Esenboğa ve CAT-III’e ancak geçen hafta geçiliyor.
Bürokrat sadece başarısını söyler.. Bu da öyle yapıyor. Acaba ülkemizde sefer yapılan kırkyedi havaalanının kaçında aletli iniş sistemleri mevcut? Bunların kapasiteleri nedir? Bu havaalanları Almanya’da bulunsaydı hangilerinde hangi sistemler bulunurdu?
1983 yılının Ocak ayında, gece ve tipi altında o meydana iniş yaparken vazgeçip pas geçerken kuyruğunu pist başlamadan yere çarpan, THY’nin Afyon isimli B-727’sinde 45 kişi hayatını kaybetmişti. Van’da, Diyarbakır’da, Isparta’da, Adana’da, Sinop’daki uçak kazalarında ölenler ne olacak?
Yıl 2011 olmuş. Hazret, aferin ister tarzında “Başkentteki havaalanı CAT-III seviyesine çıktı” müjdesi veriyor.
Buna ne denir? “Çalışmamışsın! Otur. İki!” diyelim mi?

Also read...

Comments are closed.