Osmanlı Gücünün Ardındaki Sır Neydi? – Dr. Hakan Yıldız’ın Kitabı – “Haydi Osmanlı Sefere – Prut Savaşında Organizasyon ve Lojistik” –


Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – I. Baskı – Kasım, 2006

Merhabalar,

Elimizdeki kitap hamaset alanının dışında bir eser. Savaş heyecanı, coşkusu, korkaklık, cesaret, cengaverlik, kahramanlık gibi insani duygu ve özellikler bu kitabın konusu dışında. Kitap, insanların değil, bir devletin, bizim devletimizin, bir sistemin, bizim kurmuş olduğumuz bir sistemin, savaşa nasıl hazırlandığını, bu zorlu süreci yürütürken, mali, hukuki, mülki, askeri teşkilatının nasıl işlediğini anlatıyor. Bu dev organizasyonu başaranların bizim atalarımız olması dışında duygulandıran değil, düşündüren ve öğreten bir kitap. Önemi de burada. Bizim elimizde BBC gibi CBS gibi tarihi belgesel hazırlayan, yayınlayan ama bunu kitleler tarafından ilgiyle izlenecek bir kıvamda yapabilen güçlü yayın kuruluşları, ya da Holywood gibi bir propaganda makinası mevcut değil. Kendi insanımıza kendi geçmişimizi dahi öğretemiyoruz.. Pek çok vatandaşımızın gözünde Osmanlı, Mehter eşliğinde yalın kılınç düşmana saldıran, pala bıyıklı bir takım savaşçılardan, yağmacılardan ibaret. Halka mal olmuş olumlu karakterler ise, bilek gücüyle meşhur Ulubatlı Hasan, Malkoçoğlu gibi savaşcılar. Halbuki bu kitapta kendi çağının Normandiya Çıkartması sayılabilecek bir lojistik planlaması ve organizasyonunu başaran bir devlet görüyoruz. Hem de bu devlet, adı ve rejimi değişmiş de olsa bizim devletimiz.

Tarihi Arka Plan

1710 yılı geldiğinde, Osmanlı’nın kuzey hudutlarındaki Rus askeri hareketlenmesi ve tacizi artmıştı. St. Petersburg’da Çar Büyük Petro hüküm sürmekte, Osmanlı tahtında  III. Ahmed oturmaktadır. Rusya yükselme ve büyüme devrinin başında, Osmanlı ise (Klasik tarihçilerimiz bu devri yanlışbir şekilde gerileme devri olarak adlandırırlar), zirve yıllarını geride bırakmış olmakla birlikte, hala hatırı sayılır bir güçtür. 1683′deki II. Viyana Kuşatması bozgun ile sonuçlanmış, 1699′daki Karlofça Anlaşmasına kadar arka arkaya yenilgiler yaşanmıştı. Karlofça ile Ukrayna, Dalmaçya, Mora, Podolya (Ukrayna’da, Himelnitsky şehrinin bulunduğu bölge), Erdel (Batı Romanya) ve Macaristan elimizden çıkmıştır. Osmanlı, Karlofça’dan beri Avrupa devletleri arasındaki çatışmalara taraf olmaktan kaçınarak, gücünü toparlamaya çalışmaktadır. Bu barış dönemi arzu edilen sonucu sağlamış, imparatorlukta huzur ve güven yeniden yerleşmiş, tarımsal üretimde canlanma görülmüş, bütçe tekrar sağlıklı bir hale kavuşmuştur. Osmanlı’da hem halkın hem devletin morali yerindedir.

İsveç Kıralı XII. Karl (Demirbaş Şarl), 1709 yılındaki Poltova (Ukrayna) Savaşı’nda Büyük Petro’ya mağlup olunca, kendine sadık kalan az sayıda askeri ile birlikte, Osmanlı’ya iltica etmiş ve bugükü Moldovya’daki Bender Kale’mizde ikamet etmektedir. Rusya bu zaferle, Baltık Denizi hakimiyetini sağlamış, deniz gücü kurabileceği bir çıkışa kavuşmuştur. Şimdi sıra Karadeniz, Boğazlar üzerinden sıcak deniz çıkışına doğru ilerlemesine gelmiştir.

Sefer Kararı – Savaş İlanı

Bir zamandır kendisine yağmur gibi rapor gelmekte olan Padişah  III. Ahmed, Rusya’nın bu niyet ve hareketlerini değerlendirmek ve gereken tedbirleri kararlaştırmak üzere, 1710 yılında büyük bir danışma kurulu toplar. Kırım Hanı Devlet Han ve Osmanlı’nın kuzey bölgesindeki tüm üst düzey askeri yetkililer ve kale komutanları İstanbul’a çağrılır. 20 Kasım, 1710 tarihinde yapılan bu toplantının sonunda Padişah sefere karar verir. Bu karar Osmanlı devlet geleneğinde savaş ilanı anlamına gelmektedir. 28 Kasım günü, Rusya’nın Osmanlı elçisi olan Tolstoy ve yetmiş adamı, Rusya dahilindeki Osmanlı tüccarlarının sağ salim dönüşünü garanti altına almak amacıyla tutuklanır. Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa Başkomutanlığa atanır. Sefer hazırlıkları başlatılır. Kitapta, o andan itibaren Osmanlı’nın muazzam organizasyon ve lojistik gücüne şahit oluyoruz.

Kapıkulu Ordusu Hazırlanıyor

Avrupa yönüne yapılacak seferlerin başlangıç noktası Davutpaşa ordugahıdır. Bir çadır şehir şeklinde düzenlenmiş ordugahın o gün için bir eşi yoktur. Ordugaha çıkan ilk askeri kuvvet olan Yeniçeri Ocağı , 12 Mart, 1711 günü,  75 ortasıyla (bölük) ordugaha giriş yapar. Mevcudu süvariler dahil 97,000′ dir. Onları Kapıkulu Ordusu’nun 15,000 mevcutlu Cebeci Ocakları (bugünkü ordonat / istihkam) , 7,000 mevcut ile Topçu Ocakları , 3 -4,000 mevcut ile Top Arabacı Ocakları, Sipahi Ocakları (süvari) ve diğer sınıfları takip eder. Osmanlı’nın Kapıkulu Ordusu denen bu merkez gücü, Davutpaşa’dan  9 Nisan, 1711 günü yürüyüşe geçer. Osmanlı Ordusu, Davutpaşa’dan Falçı Geçidi’ne kadar olan 930 km.’lik mesafeyi 37′si yürüyüş günü olan 100 günde aşacaktır.

Altyapı ve Lojistik Çalışmaları

Bu andan itibaren, bu ordunun hangi sefer yolunu takip edeceği (Bkz. Harita. No:1), kaç saat yürüyüşle hangi konağa ulaşacağı, o konakta hangi kuvvet ile birleşeceği, bu toplam kuvvet için orada kaç fırında kaç fırıncı tarafından kaç ekmek pişirileceği, kaç ton pirinç, kaç ton et tüketileceği, ordunun hayvan mevcudunun arpa ve ot tayını dahi  bellidir. Bu malzeme daha kıştan yollanan ödeneklerle satın alınmış, depolanmış, ayrıca muhasebesi tutulmuş ve bu muhasebe değişik yetkililere denetletilmiş durumdadır. Örnek olarak bu sefer esnasında satın alınan arpa ve unun hangi menzilde hangi fiyatla mübaya edildiğini gösteren bir çizelgeyi en alta koyuyorum. (Bkz. Çizelge No: 1) Sadece Kapıkulu ordusunun tükettiği günlük et miktarının 19 tonu bulduğu, 29 Haziran günü tüketilen pirinçin 80 ton olduğu bir ordu düzenli besleniyor. Geleneksel olarak, düşman arazisine girilip savaş nizmında yürüyüş başlayıncaya kadar hergün taze ekmek ve yemek dağıtılıyor. 1711 yılının bu standardı herhalde günümüzün ABD’si ile kıyaslanabilir. Ayrıca, ordu ile birlikte ilerleyen sayısı belli, izinli esnaflar var ve bunlar molalarda “Ordu Pazarları” açıyorlar.  asker buradan da ilave gıda alabiliyor. Bu masrafın bir kısmı da askere ödeniyor.

Ordu sefere çıkmadan önce, güzergah üzerinde bulunan yolların düzeltilmesi, genişletilmesi, dikenlerden, yangın tehlikesi taşıyan otlardan arıtılması,  asker ve özellikle topların geçebileceği hale getirilmesi, köprülerin elden geçirilmesi işleri, ayrıca sınır kalelerinin onarılması, güçlendirilmesi, askerce takviye edilmesi, malzeme naklinde kullanılan akarsuların temizletilerek ulaşıma açık tutulması ve daha pek çok altyapı güçlendirme faaliyeti için binlerce usta, işçi, mimar çalışıyor. Bunların kullanacağı ve yerinden temin edilmesi şüpheli bulunan el aletleri dahi bu lojistik zincir tarafından yerine ulaştırılıyor ki, en ufak bir detay bile aksamasın.

Eyalet Askerleri ve Yabancı Askerler

İlerleyen bu orduya çeşitli aşamalarda Eyalet askerleri belli bir plan dahilinde katılacaklardır. (Bkz. Harita No:2) Bunlardan Adana, Halep Şam eyaletlerinden gelenler, Osmanlının “Anadolu Sağ Kolu” güzergahındaki menziller üzerinden, Karaman, Anadolu, Sıvas, Maraş ve Diyarbakır eyaletlerinden gelenler, “Anadolu Orta Kolu” güzergahındaki menziller üzerinden gelirken, Mısır’dan getirilen 3,000 Yeniçeri deniz yoluyla Gelibolu’ya taşınmıştır. Ayrıca Trabzon ve Erzurum Eyalet askerleri, Karadeniz kıyısındaki bir çok iskeleden gemilerle Kırım Hanlığı’nın Taman yarımadasına taşınmışlar ve burada önceden Ruslara terk edilmiş olan Azak Kalesi’ni kontrol altına almışlardır. Bunlara ilave olarak sayısı 40 – 70,000 olarak tahmin edilen Kırım Tatar Hanlığı ordusu da Osmanlı’nın yanında Prut Savaşına katılmıştır. Bu savaşa Osmanlı ordusunda bulunan toplam 35,000 yabancı asker de katılıyor. Bunların 15,000′i fiilen savaşmış, 20,000′i ise Bender’de bırakılmıştı. Bu kuvvetlerin içinde ücretli askerler kadar Rusya’ya düşmanlıkları sebebiyle Osmanlı’nın yanında katılan kuvvetler de var. Bunların arasında, Ruslar’ın yendiği İsveç Ordusu’nun bazı birlikler, Ukrayna’lı Kazak lideri Orlik’in emrindeki 10,000 Ukrayna’lı Kazak, Bucak ve Nogay Tatarları, Kiev Paladini Joseph Pototsky’nin komutasındaki Leh askerleri sayılabilir.

Donanma

Haliç’deki ‘Tersane-i Amire’den hareket ederek Osmanlı Donanması, Beşiktaş’a uğrayarak 8 Nisan, 1711 günü denize açıldı. Bu Donanma’da 360 parça irili ufaklı gemi ve 34,700 mürettabat ve savaşcı olduğunu görüyoruz. Gemi inşası süresince yapılan planlama ve organizasyon da etkileyici. Kullanılan kereste, yelken, zift, üstüpü, kenevir, sicim, demir döküm, çivi gibi malzemenin, en kalitelisinin, memleketin hangi köşesindeki hangi ormandan, imalathanelerden ya da madenden temin edileceği belli. Yelken dokunan vilayet başka, sicim gönderen başka. Arada aksaklıklar görülse de Osmanlı’nın sistemi düzgün işliyor. Herşey belli bir takvime göre hazırlanıyor. Karadeniz’e açılan Büyük Donanma’ya ek olarak bir de başta Tuna olmak üzere diğer nehirlerde görev yapan Tuna Donanması mevcut. Osmanlı buna “İnce Donanma” demiş. İrili ufaklı 600 tekneden oluşuyor.

Teknik – Teçhizat

Osmanlı Ordusu’nu zafere taşıyan unsurlardan biri de o devre göre ileri teçhizatı ve bunları kullanma teknikleri. Örneğin orduyu Tuna gibi büyük nehirlerden geçirebilmek için 550 – 600 metre uzunluğunda yüzer köprü kurabiliyorlar. Bu köprüler, “Donbaz” Adı verilen kayık – duba benzeri ahşap teknelerin yanyana dizilip bağlanması ve üzerlerine ahşap platformların döşenmesi ile oluşuyor. Donbazlar Bosna’da, donbazları taşıyan arabalar ise Belgrad’da yapılıyor. Bu bölgeden cepheye yollanan donbazların nakliyesinde de ilginç bir yöntem kullanıyorlar. Karada at arabası donbazı taşıyor, nehir geçmek gerekince donbazı suya indirip, arabayı ona taşıttırıyorlar. Bu şekilde Bosna’dan Tuna’ya kadar 150 donbaz getiriyorlar.

Sağlık Hizmetleri – Temiz Su – Beslenme

Kitapta, Osmanlı’nın koruyucu hekimlik, düzgün beslenme gibi konularda çağdaşı Rusya’nın kat kat ilerisinde olduğunu görüyoruz. Rus ordusu dizanteriden kırılırken, Osmanlı Ordu’su tuvaletlerini ordugah dışında kurduğu ve bunların hijyenini sağladığı için hastalık yüzünden zayiat vermiyor. Savaş alanında terleyerek su kaybına uğrayan Osmanlı askeri, saka teşkilatının düzenli olarak dağıttığı içme suyu sayesinde gücünü korurken, konunun önemini henüz kavramamış olan Rus ordusunda askerler bir kaç saat içinde halsiz düşüyorlar. Ayrıca Rus Ordusu, yiyeceğini gittiği yerden temin etme gibi, bir ucu şansa bağlı bir yönteme sahip. Prut Savaşı’nda hem Ukrayna’lı Kazakların, hem Kırım Tatarları’nın gıda kaynaklarına yönelik sabotajları ve yazarın ifadesi ile “Ukrayna’lı köylülerin hayvan ve yiyeceklerini saklamadaki becerileri” yüzünden gıda kıtlığı çekiyor. Hatta Osmanlı tarafından kuşatıldıklarında, ağaç kabuklarını bile yemek zorunda kalıyorlar.

Kitapta, burada değinilemiyecek kadar detay ve rakam var. Osmanlı her gün ne kadar yüründüğünden, hayvanlara kaç araba saman verildiğine, kaç cerrahın kaç ameliyat yaptığına, kaç top kaç tüfek kullanıldığına, kaç okka barut taşındığına kadar pek çok detayı kayıt etmiş.  Kitap bu detayları kayifle okunacak şekilde sunuyor.

Konuya ilgi duyanlara bu kitabı tavsiye ederim. Dr. Hakan Yıldız’a teşekkür ederek, top, tüfek, cephane imalatına , nakliyesine, hatta savaşın kendisine hiç girmeden bitiriyorum. Çünkü bu bir harp kitabı değil, o harbin lojistik ve organizasyon yönüne odaklanmış bir kitap. Farkı da burada.

Saygılarımla,

Tevfik İzmirli

Arka Kapak Yazısı:

Hakan Yıldız (1965) Ankara Üniversitesi DTCF genel Türk Tarihi Bölümünü bitirdi. Mezuniyetinden sonra TRT’de çalışmaya başladı. Buna paralel olarak Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Ensitüsü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. 1993′de TRT Başarı Ödülü’nü aldı. Haydi Osmanlı Sefere, Osmanlı tarihi alanında çalışmalarını sürdüren Yıldız’ın ilk kitabı.


Osmanlıların üç kıtaya yayılmasını sağlayan seferlerin başarı sırrının kahramanlık ve gözü peklikte olduğu kadar; her ayrıntısıyla düşünülmüş, planlanmış ve hayata geçirilmiş organizasyonlarda yattığının ne kadar farkındayız?


Haydi Osmanlı Sefere seferlerin işte bu daha az bilinen yönüne, Prut Seferi örneğinde ışık tutmayı amaçlayan bir çalışma. Yıllar süren arşiv çalışmaları, 1711′deki bu sefer neredeyse her ayrıntısıyla gözümüzde canlandıracak pek çok bilgiyi bize sunuyor:


Padişahın bir dizi fikir sorma toplantısından sonra savaşı resmen ilanından, sefer güzergahı üzerindeki hazırlıkların başlatılması için gönderilen emirlere…

Ordunun duraklayacağı her menzilde askere taze ekmek sunabilmek için inşa edilen fırınlardan, yiyecek ve içecekleri soğutmak için kış sonunda faaliyete geçen buzculara..

Yeniçeri ordusunun İstanbul’dan şenkiklerle uğurlanışından, pek çok eyaletten gelen askerlerin belirlenen buluşma noktalarına ulaşılmasına..

Kısacası Haydi Osmanlı Sefere, döneme ait özgün belgeler, rengarenk minyatürler ve resimler eşliğinde, unutulmuş bir dünyanın canlı bir panoramasını sunuyor.

Harita No: 1. Prut Seferi’nde Osmanlı ordusunun sefer yürüyüş güzergahı ve menziller.

Harita No: 2. Prut Seferi’nde kapıkulu ordusu ile eyalet kuvvetlerinin seferberlik harekatı ve sefer yürüyüşü.
Harita No: 3 Prut Seferi’nde nakil araçlarıyla kara ve su yollarından yapılan tahıl ve hazır gıda sevkiyatı.

Harita No: 4. Prut Seferi’nde büyük miktarda silah hammaddesi ile cephane temini ve kara ve su yoluyla silah ve cephane sevkiyatı.

Harita No: 5. Prut seferinde kullanılan yollar ve köpülerin yerleri, önemli madenler, stratejik kaleler ile gemi ve köprü yapımı için gerekli malzemelerin sağlandığı merkezler.

Çizelge No: 1

Also read...

Comments are closed.