Tevfik İzmirli – “Türk Basını – yazılı ya da görsel fark etmiyor – bu haliyle 2010 Türkiyesini taşıyamıyor..” (II)

Merhabalar,

İlk yazıda basınımızdaki ‘Ekonomi haberleri ve yorumları”nı ele almış, ekonomi yorumcularına teşekkür etmiş, ekonomi habercilerine ‘Bunlar haberci değil şirketçi” demiştik.

Bu ikinci kısımda basınımızın ‘Ekonomi dışı haber ve yorumlar’ına değinmek istiyorum.. Yedi – sekiz belli başlı günlük gazeteyi kastederek yazdığımı hatırlatayım..

Gazetecilere gazetecilik dersi vermek değil amacım.. Sadece kendi eleştirilerimi yazıyorum.. Bu görüşleri paylaşanlar vardır diye düşünüyorum..

Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim.. The New York Times tadında bir gazete bekliyorum.. NY Times’ın kapsamına ve derinliğine ülke olarak ulaşmamız henüz mümkün olmasa da, onu örnek almaya çalışanlar çıkarsa, o da makbulüm.. Biliyorum haberin ne üretiminde ne tüketiminde NY ile aşık atamayız ama hiç olmazsa kendi ölçülerimizde..

Türk gazeteleri sanki çocuklar, varoşlar, küçük esnaf ve küçük memurlar için çıkıyorlar.. Dayanıklı tüketim mallarının hedef kitlesi ile gazetelerin hedef kitlesi sanki çok yakın.. Haberler kısa ve yüzeysel.. Haber başlıkları ‘rating’ e yönelik.. Beş dakikada tüket at.. Bir kenara koyayım, şurasını daha sonra okurum diyecek tarafları yok..


1.
Üçüncü sayfa haberleri ülke çapında habermiş gibi veriliyor.

Bu tip haberlerin yeri ya yerel basın olmalı ya da gazetelerin şehir ekleri.. Popüler TV kanalları da bunları kullanabilir.. Eskinin sekiz sayfalık gazete ve tek kanallı TV devri biteli yıllar oluyor. O zaman anlaşılabilirdi.. Alınan tek gazetenin o sekiz sayfasına mahkeme haberleri de sığacaktı, dış politika da. Ayrıca haber fukarası, durgun, siyah beyaz bir Türkiye’de yaşıyorduk. Adliyede cereyan eden önemli bir olay manşetlerde yer bulabilirdi.. Artık ülke olarak yeteri kadar karmaşıklaştık.. Her türlü haberi tek pakette vermenin anlamı kalmadı..
‘Filan kasabada kaybolan çocuk’, ‘Eşeğini ararken sele kapılan adam’ gibi haberler sadece’ satır başı olarak, neredeyse fotoğrafsız verilmeli..
Kıskançlıktan karısını doğrayan adamdan bana ne? Ne ilk, ne son, ne de yeni bir suç tipine işaret ediyor.. Adam ya da kadın ülke çapında tanınmadıkça..

2.
Başlıklarda kafiye tutturma – harf oyunları saçmalığı bırakılmalı..

Bir habere dikkat etmesi için bu tip zorlama şaklabanlıklara ihtiyaç duyan okur tipine hazırlanmış bir gazeteyi elime almak bile istemiyorum..

3.
Haberlerde takip yok.

Bugün manşet – yarın çöp.. Haberlerin arkası takip edilmiyor..

4.
Haberlerin öncesi – gelişimi verilmiyor..

Çoğu haber sanki gökten düşmüş, o sabah yolda bulunmuş gibi veriliyor..

5.
Kademeli – katmanlı haber yazımı bilinmiyor ya da kimse okumaz diye kullanılmıyor..

Bugün diyelim ki Türkiye’nin herhangi bir yerinde.. konuya yakın olanların, takip edenlerin, umduğu, beklediği bir gelişme olsa.. Bizim gazetelerimiz bunu yazarken tek tip, hepsi konuyu aynı derecede bilen ya da bilmeyen bir guruba yazar gibi yazıyorlar. Halbuki okuyanların o haber hakkında bidikleri aynı değil. Haberler kademeli olarak, katmanlar halinde verilmeli. Konuyu izleyerek gelen okur ilk bir iki paragrafı okuduğunda son gelişmeyi anlayıp değerlendirebilir. Diğer uçtaki, o konuyu o güne kadar ilgi göstermemiş bir okur, okumaya bu haberle başlayacaktır. Bu okura o ilk bir iki paragraf yeterli olmayacaktır.. Haberin devamı, okudukça konunun nereden geldiğini, ne tarafa gitmekte olduğunu.. yani olayın geçmişini anlatmalıdır. Bunu sonuna kadar okuyan okur artık o konuda bilgilenmiş olarak, ileride aynı konudaki yeni haberin sadece ilk bir iki paragrafını okuyarak kendisini güncelleyebilecektir..

6,
Özetlemede aşırıya kaçılıyor..

“Haberi gereksiz detaylarından arındıralım, fazla uzun olmasın, yoksa bizim okurumuz sıkılır” düşüncesi aşırıya vardırılıyor. Özetleyelim derken haber kuşa çevriliyor. Ömrünü verdiği eserini tek cümlede özetlemesi istenen adamın haline düşülüyor..
TV’de kaçırdığınız bir konuşma ya da demecin tam metnini olmasa da, doyurucu bir özetini bulabileceğiniz gazetemiz yok..

7.
Genelde haber editörlerinin anlama, değerlendirme, yazma kapasiteleri yetersiz..

Ucundan kıyısından biraz haberdar olduğumuz bir konuda çıkan haberlerin içinde yanlış içermeyenlerini bulmakta zorlanıyoruz..
Haberciler çoğu konuyu anlamaktan acizler, anlaşılan editörlerin durumu da onlardan farksız.. Halbuki editörlerin kapasitesi, en azından kendi konularında, okurun üzerine olabilmeli..

8.
Her konuyu bilemezler ama bari terimlerine yabancısı oldukları konularda kalem oynatmasalar.

Örneğin ‘Kurban kesimi’ ile ilgili bir haberin editörü, ‘hamile hayvan’ yerine ‘gebe hayvan’ deneceğini, büyükbaş hayvanların genel adının ‘sığır’, küçükbaşların genel adının ‘davar’ olduğunu, ‘dana’ – ‘tosun’ – ‘boğa’ – ‘öküz’ün birbirinden farkını bilmelidir.

9.
Editörlerin Türkçeleri yetersiz..

En bilinen gazetelerimiz ifade hatası ile dolu. Örneğin ‘zeytin dikme’ yerine ‘zeytin ekme’ diyenler gibi.. ‘Güven’ ile ‘güvence’yi karıştıranlar gibi.. İyi bir gazete okul gibi olacak iken bizim gazetecileri tekrar okula yollamak gerekiyor..

10.
Haberler tarafsız değil ve yorum içeriyor..

Aynı haberi, gazetenin adını vermeden okutsalar, insan hangi taraftan bir gazetede yer aldığını anlayabilir. Seçilen başlık, kullanılan kelimeler hep ‘tarafgir’ ve ‘yorum içeren’ cinsten.. Halbuki haberi haber olarak verip, yorumu yorum sütünlarında yapmaları gerekmez mi?

11.
Radarların menzili kısa.. açısı dar..

Sadece Türkiye ve sayılı ülkeden haberler veriliyor.. Bunların dışında bir ülkeden haber girilmesi için ya bir doğal afet gerekiyor, ya da o ülkede örneğin kuru temizlemeci açmış bir Türk girişimcinin bulunması… Gelecek Pazar günü dünyanın uzak bir ülkesinde seçim olsa Türk gazeteleri bunu görmeyecektir..

12.
Köşe yazarı yorumcuların yarısı ölmüş gömeni yok.

Pek çoğu yorulmuş, bıkmış.. Ekmek parası için yazmaya devam ediyorlar gibi..
Gelişmeleri kim yorumlasa aklına ilk gelecek yorumlardan şaşmıyorlar..
Muhtemelen yıllardır, haftada beş altı kere yazmaktan sepetlerinde pamuk – eğer eskiden varsa – kalmamış durumda.
Pilotların uçmama hakkı gibi, bu yazarlara da ‘bugün hazır değilim, yazmıyorum’ deme hakkı mı tanınsa?
Eski Ulunay, Burhan Felek ekolü gibi, biraz oradan, biraz buradan.. yazdıkları konuların pek çoğunda yeterli bilgi sahibi olmadan yazıyorlar..
Çoğu bir kampa bağlı.. Her konuda ait oldukları kampın görüşünü savunuyorlar..

13.
Sabit köşelerin dışında gündem gereği yazdırılan uzman sayısı düşük..

Bilgi kaynağı olmaktan git gide uzaklaşıyorlar..
Gazeteler biraz da bu yüzden internet karşısında geriliyor olabilir mi?

14.
Seviyeli gazete asık suratlı gazete demek değil ki..

Her konu ele alınabilir. Esaslı bir gazetecinin elinde bir sosyete dedikodusu bile çok keyifle okunacak şekilde yazılabilir. ‘Renkli uslup’ ile ‘seviyesizlik’ arasında uçurum var..

15.
Türk erkeğindeki kadın açlığını sömürmek seviyeli bir gazetenin işi midir?

Bir çok erotik dergi mevcutken, çıplak kadın bedeni neden bizim gazetelerin ana gövdesinde yer alır?
Bu “Tek gazetede her tür vatandaşa hitap edelim” yaklaşımı, fakir Türkiye’den mi mirastır?

‘Yeni Türkiye’de hala böyle; sıkıcı olmadan ciddi ve seviyeli olabilen, kapsama alanı geniş, haberleri güvenilir ve derinlemesine işlenmiş, yazıları ile ufuk açabilen, şartlanmalardan uzak, tek kampa esir olmamış bir gazeteyi, maliyetine katlanarak yaşatacak yeterli okur mu yok?
Yoksa bunu yapabilecek birikimde gazeteciler mi?

Saygılarımla,

Tevfik İzmirli

Also read...

Comments are closed.