Tevfik İzmirli – WikiLeaks IX – “Şu dört noktayı ıskalayanların yorumlarına ben kulak asmıyorum.. size de öneririm..” 3 Aralık, 2010

Sade bir Türk insanı olarak, zihnimi bazı Türk yorumcularının yarattığı bilgi kirliliğinden korumak amacıyla, dörtlü bir eleme sistemi benimsedim.

Bu dört ‘filtre elemanı’ndan birine dahi takılan yorumları, doğrudan çöpe atıyorum. Size de öneririm:

Yorum yapan ‘uzman (!)’, eğer içlerinden bir tanesini dahi – kenarından köşesinden bile olsa – anlayamamış ise, yorumun tamamını çöpe attıran ‘filtre elemanları’ şu konular:

1- ‘Hacker’lar..
2- İnternetin gücü..
3. Gönüllü hareketleri, bunların gücü..
4. “Kaç insan varsa o kadar doğru vardır” gerçeği..

Size de öneririm, rahat oluyor..

Merhabalar,

WikiLeaks olayının iç yüzünü, ardındaki gerçeği bilenler var mıdır?
Mutlaka vardır da, bunlar kimlerdir?

Olay bir Amerikan komplosu ya da başka bir ülkenin gizli servisinin marifeti ise, en azından bu komployu ve / veya operasyonu düzenleyenler biliyordur.

Komplo değil de gerçekten, aslında bir ‘hacker’ olan o genç askerin marifeti ise, bunu da, bu askeri aylardır hapiste tutan ve sorgulayan Amerikalı yetkililer biliyordur.

Her ikisi birden doğruysa?
Yani, ya Amerikalılar, ya da diyelim ki Çin gizli servisi tarafından (şüpheli taraflardan birisi de Çin) ve bu asker kullanılarak yapılmış bir komplo ya da operasyon söz konusu ise, yine pek çok insanın bilgisi vardır..

Söylemek istediğim, bu olay, gökten meteor düşmesi gibi, faili insan olmayan bir tabiat olayı değil..
Sadece, bu bilgiler biz sade vatandaşlara kapalı.. Diğer pek çok olayda olduğu gibi..
Tıpkı Kennedy suikastindeki gibi. Tıpkı 11 Eylül olayındaki gibi..

Bu boyuttaki olayları bizlerin anlaması, gerçeğine inebilmesi maalesef mümkün değil..
Ben kendi hesabıma, keyifle izlediğim, heyecanlı, meraklı bir casus filmi izler gibi izliyorum olan biteni..
Bazen ‘Vay canına’ diyerek, bazen ‘Oh olmuş!” diyerek.. bazen “Hadi oradan”, bazen “Bunu bilmeyen mi var?” diyerek, ama keyif ve heyecanla..

Zaten bu saatten sonra, işin aslını bilen biri, hatta diyelim ki bu operasyonu ya da komployu düzenleyenlerin en yetkilisi bile, çıkıp gerçekleri anlatsa, hepimizi ikna etmesi mümkün değil.. “Ne malum bu itirafların da, operasyon ya da komplonun bir devamı olmadığı?” sorusu ortadan kalkmaz..

Cin şişeden çıkmış, diş macunu tüpten fışkırmış bir kere..

Sade bir Türk insanı olarak, zihnimi bazı Türk yorumcularının yarattığı bilgi kirliliğinden korumak amacıyla, dörtlü bir eleme sistemi benimsedim.
Bu dört filtrenin birine dahi takılan yorumları, doğrudan çöpe atıyorum. Size de öneririm:

Yorum yapan ‘uzman (!)’, eğer içlerinden bir tanesini dahi – kenarından köşesinden bile olsa – anlayamamış ise, yorumun tamamını çöpe attıran dört ‘filtre elemanı’ şunlar:

1- ‘Hacker’lar..
‘Hacker’ kimdir? ‘Genç hacker’ profili nedir? Neyle motive olurlar? Neler yapabilirler? Bunların en azılıları neden af edilip, kendilerine çok yüksek paralarla mevcut sistemlerin savunmasında görev verilmektedir?

Başarılı bir hacker olmak o genç insana sanal alemde nasıl bir prestij sağlamaktadır? Banka hesabından para çalmak tarzı hırsızlık dışında maddi getirisi var mıdır? Varsa, bu karşılığın ne kadar büyük olması mümkündür?

Kendisine yüz dolar kredi talep etse vermeyecek olan dev bir bankanın internet sistemini bir gecede kevgire çevirmenin işsiz bir gence verdiği sistemden ‘öc alma zevki’ neyle ölçülür?

Askerde bir çavuştan yediği tokada bile cevap veremeyen bir er, elindeki tek bir lap-top ile Savunma Bakanlığı’nı karıştırıp kırk tane yüksek subayın hapse girmesine sebep olabilir mi? Olursa, ben onu ayıplar mıyım?

Televizyonlarda, bir Filistinli delikanlının kolunu sopa ile vura vura kıran bir İsrail askerini seyrettiğimde, benim elimde böyle bir güç olsaydı, acaba kullanmakta tereddüt eder miydim?

Acaba, dünyada buna benzemez incinmelerin kaç yüz katına şahsen maruz kalmış kaç yüz bin kişi vardır? Ve bunların kaçı ‘hacker’ lık yapabilecek teknik donanıma sahiptir?

‘Asimetrik tehdit’ ünvanını asıl hakkedenler kimdir? Dağlardaki direnişçiler mi, yoksa ‘bir lap-top bir ordu’ gücündeki hackerlar mı?
Türkiye bile ‘Siber savaşa’ hazırlanırken, hem de..

Bunları anlamamış, konuya ilgi duymamış, şu telgraf skandalı ortaya çıkmasa duymamış halde kalacak olanların yorumlarını kayda almıyorum..

2- İnternetin gücü..
“Internet çağındayız” lafı ne anlam ifade etmektedir? Bu da mı ‘klişe bir geyik’tir? Yoksa gerçekten pek çok ‘kabul’ kökünden sallanmakta mıdır?

Bilgi hangi hızla dağılmakta, yayılmaktadır? YouTube, Facebook, Twitter, Google ya da benzerlerinin arka planında hangi teknolojiler vardır? Bunlar kimlere ne imkanlar sağlamaktadır? Hangi tanımlar değişmektedir?

Belge, resmi belge, devlet sırrı, imza, sözleşme, mali işlem gibi kavramlar nereye doğru kaymaktadır?

Şu okuduğunuz satırları aynı anda Hindistan’da yaşayan bir insanın da okuyor olması ne anlama gelir? Peki bu satırların, size gösterildiği günden itibaren otomatik olarak dünya internet arşivine kayıt olması ne demektir?

Bunları anlamamış – teknik uzmanlığı kastetmiyorum – genel hatlarıyla bile anlamamış olanların yorumlarını doğrudan çöpe atıyorum..

3. Gönüllü hareketleri, STÖ’ler, bunların gücü..
‘Gönüllü hareket’ nedir? Bu devirde, haklı haksız bir davası olanlar nasıl örgütlenebilir?

İnternet + kredi kartı ile bağış yöntemi dünya çapında kaç para toplamaktadır?

STK’ların gücü nedir? Green Peace’in adını bilmeyen yok ama acaba dünyada aynı ‘kumaştan’ kaç örgüt faaldir?

Bunları zaman zaman bazı gizli servislerin kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor olmasını göz ardı etmeden soruyorum: Bu örgütlerin gücüne, günümüzün haberleşme imkanları neler katmaktadır?

Bunları anlamamış, dünya haritasını hala sadece devletler haritası olarak okuyan uzmanlar bence dinazor mertebesindedir.. onların yorumlarını ‘hükümsüz’ kabul ediyorum..

4. “Kaç insan varsa o kadar doğru vardır” gerçeği..
Size ‘norm’ gelen her kabulün mutlaka bir ‘muhalifi’ nin de bulunduğunu anlayabiliyor musunuz?

Örneği bir devlet başkanı için neredeyse bir tabu olan ‘Devletlerin Yüksek Çıkarları’ kavramına inanmayan insanların oranı yüzde bir olsa, bunun internet kullanan tüm nüfus içindeki karşılığı kaç milyon insana karşılık gelir, hiç düşündünüz mü?

Örneğin, halkımıza ‘benimsetilmiş tabu’ların başında gelen ‘Atatürk tabusu’ nu alalım..
Hala kapalı olduğu söylenen Atatürk dönemine ait İngiliz gizli arşivinin açılması, ya da Latife Hanım’ın saklanan hatıratının veya o devre ait olup açıklanması ertelenen tüm diğer hatıratın yayımlanması için bir kampanya açılsa, benim gönlümden kaç para – mutlak değeri mühim bir rakam etmese de gelirimin yüzde kaçı – kopar?
Ya da tam tersine, “Aman bunlar kapalı kalmaya devam etsin” diyecek ve tam tersi bir kampanyaya bağış yağdıracak, canla başla gayret edecek kaç vatandaşımız vardır? Bu taraflardan herhangi birinin meşruiyeti sorgulanabilir mi?

Dünyada bunun gibi bağışçı bulabilecek kaç ‘dava’ (case) vardır? Bunlara bağış yağdıracak insan sayısını tahmin edebilen çıkar mı?

WikiLeaks’in dayandığı ifade edilen, “Devlet sırrı kalmasın, savaşı, insanların öldürülmesini, kötülükleri önlemenin en etkin yolu budur” görüşü naiflik içermekle birlikte, ‘başka güçler tarafından kullanılabilir’ olmakla birlikte, tamamen haksızdır mıdır?

Şu olan bitende, ‘Müebbet olarak olayların arka planını bilememe cezası’na çarptırılmış kitlelerin intikamı tadı” yok mudur?

Eğer bir helikopterden açılan makineli tüfek ateşi ile siviller bile bile biçiliyor ve bu kayda dahi geçmeden örtbas ediliyorsa, gerçekten de bir takım devlet adamlarının, diplomatların veya komutanların mahcup duruma düşmelerinden ‘bize ne’ değil midir?

Azerbeycan’ın bir ‘şahıs şirketi’ olduğunu sağır sultan dahi duymuş iken, bunun o şahsın yüzüne vurulması neden kötü olsun?

Rusya’da, Ukrayna’da neredeyse her – evet neredeyse her – ‘yüksek bürokratın’ aslında ‘yüksek rüşvet tahsildarı’ olduğunu biz bilirken, bu neden Putin’in, Medvedev’in yüzüne vurulmasın? Kim dinler, ya da önemser bu ülkelerin ‘yüksek menfaatları’ palavrasını? Bu aynayı hangi ülkeye tutarsanız tutun, cevap değişir mi?

İşte işin içinde bulunan bu haklılık payını kavrayamayan, teslim edemeyen ya da inkar eden uzman görüşleri ile de benim işim olmuyor.. İstikamet çöp tenekesi.. Marş marş! deyip geçiyorum..

Sizlere de öneririm.. Aklınıza gelen başka filtre elemanları varsa, önerilerinizi beklerim..

Saygılarımla..

Tevfik İzmirli

Also read...

Comments are closed.