Tevfik İzmirli – “Tarihimizden bir ‘Atom Karınca’.. Behiç Bey..” – “Asker, demiryolcu, lojistikçi, diplomat Behiç Erkin. 1876 – 1961″ – I. Bölüm

Merhabalar,

Behiç Erkin’e ‘İlk demiryolcumuz’ denebilir.

Ankara’da Behiç Bey İstasyonu onun adını taşıyor. TCDD bünyesinde, Behiç Bey adını taşıyan eğitim merkezi, bakım merkezi gibi başka tesisler de bulunuyor.

Eskişehir yakınındaki Enveriye istasyonunda, TCDD’nin yaptırdığı anıt mezarında, vasiyetine uygun şekilde, demiryoluna bakarak yatıyor..

Kimdir bu tren istasyonlarına adı verilen, kendisine anıt mezar yaptırılan Behiç Erkin?

Behiç Erkin, ‘memleket böyle insanların omuzlarında duruyor’ denir ya, işte öyle insanlarımızdan biri.

Merhum Behiç Erkin’in anıt mezarı..

Bilgili ve çalışkan bir subay..
1876 İstanbul doğumlu. Harp Akademisi’nden kurmay subay olarak çıkışı 1897.
1902 yılının başında Kurmay Yüzbaşı olarak, merkezi Manastır’da bulunan III. Ordu bölgesindeki Selanik’e tayin olur.
Burada iken 1904 yılında Kurmay Kolağası, 1907 yılında Kurmay Binbaşı rütbelerine terfi eder.
Burada Demiryolu Muhafaza Kuvveti Komutanlığı, Demiryolu Muhafaza Kuvvetleri Müfettişliği gibi görevlerde bulunur.
Demiryolculukla tanışır, öğrenir, konunun önemini farkeder. ‘Bir Osmanlı subayı tarafından demiryolları hakkında yazılmış olan ilk rapordur’ denecek olan bir rapor yazar. Raporunda, “Demiryolu işletmesinde gayrimüslimler değil, Türk memurlar kullanılmalıdır ve işletme lisanı Fransız dili yerine Türk dili olmalıdır” demektedir.

1907 yılında Mustafa Kemal Kurmay Kolağası olarak Şam’dan Selanik’e tayin olur..
Tanışırlar.. Aynı sokakta, bir ev arayla oturmaktadırlar. Mustafa Kemal’in saygısını ve dostluğunu kazanır. Mustafa Kemal ile sohbetlerde bulunurlar, ama onun renkli sosyal hayatına ayak uydurmaz. Akşamlarını genellikle evinde geçirir. Zaten ciddiyeti ve geniş bilgisi ile tanınan bir subaydır. Zaman zaman Mustafa Kemal’e kitaplar tavsiye etmektedir. Siyasetten uzak durur. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmaz. Aralarında karşılıklı saygıya dayanan bir ilişki gelişir. Behiç Bey, Mustafa Kemal’in ileride çok farklı noktalara geleceğini öngörmüş, Mustafa Kemal ise Behiç Bey’in şahsında güvenilir ve sağlam karakterli bir dost bulmuştur.
Behiç Bey, Mustafa Kemal’in 1911 yılında Trablusgarp’da İtalyanlara karşı savaşırken mektup yazdığı nadir insanlardan biridir. Aynı şekilde, 1914 yılında Sofya’da Askeri Ateşe iken, 1918 yılında Viyana yakınlarında senatoryumda yatarken de Behiç Bey’e mektuplar yazmıştır.
Mustafa Kemal, ilk eseri olan ‘Takımın Muharebe Talimi’ adlı eserini, beraber katıldıkları bir manevrada, Behiç Bey’in ısrarlı tavsiyesiyle yazar.. Behiç Bey, rütbece büyük olmasına rağmen, Mustafa Kemal’in askerlik bilgisinden etkilenmiş ve kendisine anlattıklarını yazmasını istemiştir.

1910 Yılında İstanbul – Selanik Demiryolu Müfettişliğine tayin edilir..
Hat muhafızlığı önceleri sadece demiryolunun Bulgar çetecilerin sabotajlarına karşı koruma amaçlı iken zamanla hattın askerliği ilgilendiren tüm işlerinden sorumlu hale getirilmişti. Bu durum hattı işleten yabancı şirketin direnciyle karşılaşmış ise de zamanla oturmuştu.
Bu arada Mustafa Kemal, katıldığı tatbikatlara Behiç Bey’i de davet eder. Mustafa Kemal bu tatbikatlarda rütbesini aşan şekilde insiyatif almakta ancak bunu üst rütbeli subayları gücendirmeden başarabilmektedir. Bu tatbikatlardan çıkardığı dersleri de kaleme alır. ‘V. Kolordu Erkan-ı Harbiye Tabiye ve Tatbikat Seyahati – Selanik 1327 (1911)’ isimli bu eserini yine Behiç Bey’e hediye eder.
1911 Yılında Mustafa Kemal ile yolları ayrılır. Mustafa Kemal Libya’ya, İtalyanlar’a karşı yollanan subaylar arasındadır.

1912 Balkanlar’da bozgun yılıdır..
Bu arada Behiç Bey bir Osmanlı tarafından demiryolları hakkında yazılmış ilk ve tek eser olan ‘Demiryolunun Askerlik Açısından Tarihi, Kullanımı ve Teşkilatı’ adlı eserini yazar. Eserinde Fransız, Alman, İngiliz ve Rus demiryolculuğunu inceler. Osmanlı sistemi ile karşılaştırır. Son kırk elli yılda demiryollarının harplerin kaderinde belirleyici rol oynadığını vurgular.
Balkan Harbi başlar. Selanik Yunanlılara savaşmadan teslim edilince, 1912 yılında Behiç Bey de Yunanlılara esir düşer.. Esareti 11 ay 8 gün sürmüştür.
18 Ekim 1913’de İstanbul’a döner. Genel Kurmay Başkanı İzzet Paşa’yı görür. 3 Aralık 1913’de Genelkurmay 3. Şube Şimendifer Kısım Amiri olarak tayini çıkar.

Enver Paşa’nın ordudaki reformları..
1913 ve 1914 yılları, Enver Paşa’nın Alman teknik, mali ve personel desteğiyle yürüttüğü, ordunun yenilenmesini ve güçlendirilmesini amaçlayan reformlarını hayata geçirdiği yıllardır. Alaylı subayların tamamı emekli edilmiş, ordu baştan aşağıya tekrar yapılandırılmış, genç subayların önü açılmıştır.. Başka konulardaki tutum ve politikaları ne kadar eleştirilse de, Balkan Savaşı’nın düşmanla her karşılaştığında yüzgeri eden, aciz ve zavallı Osmanlı Ordusu’nu, I. Dünya Savaşı’nın dört yıl boyunca sekiz cephede başarı ile savaşan Osmanlı Ordusu haline getiren Enver Paşa’dır. Enver Paşa’nın bu baştan aşağıya yenileme gayretleri; seferberlik planlarını, askere alma kurallarını, ikmal sistemlerini de kapsıyordu.

1914 yılı.. Enver Paşa ile yıldızı barışmaz..
Behiç Bey bu yıl Kaymakam (Yarbay)’lığa terfi eder. Enver Paşa artık İTC’nin siyasi gücü ile edindiği Tuğgeneral rütbesi ile Harbiye Nazırıdır. Behiç Bey’den oldum olası hoşlanmaz. Onu ‘Askere Alma Kısım Amiri’ olarak tayin eder. Behiç Bey bu görevde, Alman kurmay subaylarıyla birlikte yeni askere alma kanununu hazırlar. Öte yandan Osmanlı Ordusu’nun seferberlik planları Almanların gözetiminde yenilenmektedir. Ordu Dairesi’nin başına, İkmal Şubesi Müdürlüğü de uhdesinde olacak şekilde Alman Albayı Kannengiesser getirilmişti. Behiç Bey Kannengiesser’e bağlı olarak İkmal Şubesi Müdür Yardımıcısı’ydı.

1914 Sonunda I. Dünya Harbi’ne girilir.. 18 Mart, 1915’de Müttefik donanması Çanakkale’ye dayanır..
Çanakkale Cephesi’nden sorumlu olan V. Ordu’nun Komutanı Liman von Sanders Paşa’ydı. Müttefikler Çanakkale’yi denizden geçemeyeceklerini anlayınca, karaya asker çıkarmaya başlarlar. Liman von Sanders, Başkumandanlık’tan Albay Kannengiesser’in Gelibolu’ya tümen komutanı olarak tayin edilmesini talep eder. Böylece onun boşalttığı Ordu Dairesi Reisliği vekaleten Yarbay Behiç Bey’in üzerinde kalır.

Çanakkale Savaşı – Yarbay Behiç Bey, üstün başarısıyla milletin bu ölüm – kalım sınavında önemli rol oynar..
Yarbay Behiç Bey Çanakkale Savaşı’nın neresindedir? Cephesi hariç her yerinde. Cephede tüketilen her türlü ihtiyaç maddesi, gıda maddesi, silah, cephane, sağlık malzemesi ve maalesef içlerinde binlerce şehit ve gazimizin de olduğu askerlerimiz hep Behiç Bey’in yaptığı planlara göre ve yönettiği ikmal teşkilatı tarafından cepheye ulaştırılmıştır.

Yarbay Behiç Bey’in seferberlik planlarına katkısı..
Behiç Bey, bilgisi, karakteri ve çalışkanlığıyla birlikte çalıştığı Alman kurmaylarını etkilemiş ve güvenlerini kazanmış bir subaydı. Bu sayede Alman usullerine göre yapmaya çalıştıkları planların yürümeyeceğini, Balkan Savaşı’ndan çıkardığı derslerle anlatabilmiş ve kendi görüşlerini kabul ettirebilmiş, bu sayede özellikle Marmara Bölgesi, İstanbul ve Çanakkale Cephesi’ni ayakta tutacak seferberlik ve ikmal planları Behiç Bey tarafından önerildikleri şekilde kabul edilmişlerdir.
Örnek olarak şu olayı anlatabiliriz: Alman subayı Baare Bey’in hazırladığı karmaşık seferberlik plan taslağına göre, o zamanki mevcut demiryolunun sağlı sollu 22,5 km, yani bir yürüyüş mesafesinde yaşayan yükümlüler, yanlarına beşer günlük yiyeceklerini alarak en yakın istasyonda toplanacaklardı. Behiç Bey, Balkan Savaşı’nda, erlerin değil taburların bile orada burada unutulduğunu, bu tip planların bizde çalışmayacağını savunur, Almanları ikna eder. Sonunda Albay Kannengiesser “Peki. O zaman bu planın bir alaturkasını sen yap bakalım” der. Behiç Bey’in yaptığı plan hem Almanlar, hem Genel Kurmay tarafından beğenilerek kabul edilir. Behiç Bey planında İstanbul, Çanakkale ve bölgenin savunmasında görev almak üzere Marmara sahillerinde konuşlanacak altı kolordunun her birisine 300,000 nüfuslu askere alma daireleri tahsis etmiştir.
Behiç Bey’in planlarında Anadolu tarafında Soma – Bandırma, Trakya tarafında İstanbul – Uzunköprü demiryolu hatlarından geniş şekilde istifade ediliyordu. Demiryolu ile ulaşılabilen en yakın noktadan itibaren ulaşımın kağnı, at arabası, at ve hatta eşeklerle nasıl yapılacağı detaylarıyla hesaplanmıştı.

İkmal işlerinin başında..
Bunun gibi pek çok meselenin çözümünde o kadar başarılıdır ki, isteğine rağmen cephe görevi alamaz. İkmal işlerinin başında tutulur. Hatta bu durum kıdem almasını geciktirdiği ve terfisine mani olduğu için, Almanların teklifiyle ve Almanya’da uygulanan bir usul yürürlüğe konur. Yarbay Behiç Bey, bir Ordu Kurmay Başkanı ile eş tutularak kendisine bir yıl dokuz ay kıdem verilir. Bu surette 1917 yılında Miralay (Albay) olacaktır.

Çanakkale’nin ikmali..
Cephe gerisinden yapılan sevkiyat ilk olarak başında Liman von Sanders’in bulunduğu V. Ordu’ya yapılıyordu, oradan da V. Ordu Menzil Müfettişliği’ne. Kullanılan ikmal hatları şunlardı:
1. Hat: Uzunköprü – Keşan – Gelibolu
2. Hat: Biga – Lapseki – Çanakkale
3. Hat: Balıkesir – Ezine – Çanakkale
Ordu bölgesinde, Menzil Müfettişliği emrinde, Menzil Bölge Müfettişlikleri, Menzil Hat Komutanlıkları, Menzil Yiyecek ve Donatım Ambarları, Menzil Hastaneleri, Menzil Hayvan Hastaneleri, ulaştırmayı sağlayacak ‘kol katarları’ vardı.
Bu kuruluşlar, seferberlik planına göre, kolordularca Menzil Nokta Komutanlıkları, Menzil İstasyon Komutanlıkları, Menzil Hayvan Depoları, Menzil Ulaştırma Kolları gibi kademelere ayrılarak kurulmuşlardı.
Cepheler için ikmal noktaları gayet yakın ve uygun yerlere kurulmuşlardı. Gelibolu’daki muharebeyi iki cepheye ayıracak olursak, Arıburnu için işin başında Eceabat – Kilye hattında dağıtım noktaları açılmışken, bu iskeleler düşman gemileri tarafından bombalanınca bunların yerini Akbaş iskelesi almıştı. Seddülbahir için ikmal hattı ise Soğanlıdere’ydi.
Zeytinburnu Fişek ve Mermi Fabrikası, Bakırköy Barut Fabrikası ve Mühimmat Depoları, Haliç’deki Karaağaç Tapa Fabrikası ve Mermi İmalathanesi, Maçka Silah ve Mermi Deposu ve Gülhane’deki Cephane Ambarı’ndan, bu ikmal hatları üzerinden cepheye sevk edilen cephane, yeterli bolluğu sağlayacak düzeyde değilse de, Gelibolu’daki birliklerimizin efsanevi direnişine yardımcı oldu..

Ölüme sevkiyat..
Yarbay Behiç Bey vazifesini elinden gelen en iyi şekilde yapmaya çalışırken aslında bir dram yaşamaktadır. Cephe, kaybettiği askerin yerine yeni askerler geldikçe ayakta durabilmektedir. Bu da sürekli olarak yeni askerlerin ölüme yollanması demektir. Behiç Bey çalışırken sürekli olarak bunun sıkıntısını çekmektedir.
Örnek olarak, V. Ordunun, III. Kolordu ile beraber, iki kolordusundan biri olan XV. Kolordu o kadar zayiat verir ki, asker mevcudu tam iki kere nerede ise sıfırdan başlayarak yenilenir.
ATASE (Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Araştırmaları Strateji Etüdler Daire Başkanlığı)yayınlarından, savaş boyunca Çanakkale Cephesi’ne tam 310,000 asker sevkedildiğini, bunların içinden 595’i subay, 56,145’i er ve erbaş olarak toplam 56,740’ının cephede şehit düştüğünü biliyoruz. Bu rakama 100 – 101,000 yaralımızı ve kayıplar, esirler ile hastalanarak cephe gerisine sevkedilenleri ekleyince toplam cephe zayiatının 252,000 kişi civarında olduğu görülüyor.
I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Ordusu’nda üç milyonu civarında insanımızın görev yaptığını, bunların içinden 500,000’den fazlası şehit olmak üzere, gazi, esir ve kayıp olarak verdiğimiz toplam kaybın 1,2 milyon kişiye ulaştığını göz önüne alınca Behiç Bey’in yaşadığı çelişki kolayca anlaşılıyor.

Bu arada Behiç Bey’in elinde olmayan bazı gelişmelerin ikmali kesintiye uğrattığını da biliyoruz. Bunların başında Çanakkale’den Marmara’ya sızan İngiliz ve Fransız denizaltıları gelir. O kadar ki, bunlar tarafından batırılan ikmal gemilerinde ciddi asker ve malzeme kaybedildiğini biliyoruz. Hatta bir keresinde Karaköy rıhtımının hemen açığında asker dolu vaziyette torpillenen gemimiz dahi olmuştu..

Madalya yağmuru..
Çanakkale Harbi zaferle sonuçlanınca, Yarbay Behiç Bey, üstün hizmetlerinin karşılığını bir madalya yağmuru ile alır.
Önce, Çanakkale ve V. Ordu Komutanı Liman von Sanders’in teklifi ile, Alman İmparatorluğu’nun II. Derece Demir Haç Nişanı..
Ardından Osmanlı’nın 3. Rütbeden Kılıçlı Osmani Nişanı ve 3. Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı.
Sonra, 3. Rütbeden Avusturya Demir Haç Nişanı.
1918 yılında II. dereceden Alman Demir Haç Nişanı’na ilave olarak kendisine aynı nişanın I. dereceden olanı da verilmiştir.
I. Derece Demir Haç Nişanı, Alman İmparatorluğu’nun en yüksek madalyasıdır ve çok az sayıda yabancıya verilmiştir.

Azerbaycan Jandarma Teşkilatını kurar..
1917 yılında kendisine verilen görev uyarınca Azerbaycan Jandarma Kararnamesi’ni hazırlar. Bu çalışma onaylanır. Azerbaycan’a giderek teşkilatı kurma görevi kendisine verilir. O sırada Azerbaycan’da Enver Paşa’nın kardeşi Yarbay Nuri Bey Ferik (Tümgeneral) rütbesiyle İslam Ordusu Komutanı olarak bulunmaktadır. Azerbaycan yönetiminde geçici bir hükümet vardır. Enver Paşa, harp bittiğinde Azerbaycan’ın kendiliğinden Osmanlı’ya katılmasını planlarken, Almanlar buna karşı çıkarak, Osmanlı ile Azerbaycan’ın, Avusturya – Macaristan örneğindeki gibi bir birlik oluşturmasında israr etmektedirler.
Niyet edilen, önce jandarma ve polis teşkilatının kurulması, ikinci merhalede ise ‘Harbiye Nezareti’ (Savunma Bakanlığı) ve Ordu teşkil edilmesiydi.
Behiç Bey, 19 Temmuz, 1918’de, Batum’a gitmek üzere İstanbul’dan yola çıkar. Vapur bulunamadığından Murat Reis Gambotu Behiç Bey ve yanındaki genç subaya tahsis edilmiştir. Oradan özel bir trenle Tiflis’e ve Azerbaycan’ın Gence şehrine ulaşır.
Behiç Bey’in hazırladığı kararname, 3 Ağustos, 1918 günü, Azerbaycan yetkilileri tarafından, hiçbir değişikliğe uğramadan imzalanarak yürürlüğe girer.
Behiç Bey, aynı yoldan İstanbul’a döner.

Harbin sonu.. Osmanlı teslim olur.. Mondros Mütarekesi (Silah Bırakışması)..
1918’in Eylül sonlarına doğru, okullardaki tarih derslerinde Türk çocuklarına “Müttefiklerimiz mağlup olmuştu.. o yüzden biz de yenik sayıldık..” klişesi ile öğretilen durum ortaya çıkar.. Müttefikimiz Bulgarların, Selanik’e 250,000 asker çıkarmış olan İngilizlere karşı savaştıkları ‘Selanik Cephesi’ çöker. Bulgaristan teslim olur.. Osmanlı’nın Almanya ile olan bağlantısı kesilmiştir. Savaşa devam etmenin imkanı kalmamıştır. Büyük savaş böylece kaybedilir.
7 Ekim’de Talat Paşa başkanlığındaki İTC hükümeti istifa eder. İzzet Paşa Hükümeti kurulur.
30 Ekim’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda ‘Mondros Mütarekesi’ imzalanır..
2 Kasım’da Enver, Talat ve Cemal Paşalar bir Alman denizaltısı ile ülkeyi terk ederler..
13 Kasım’da Mustafa Kemal Adana’dan İstanbul’a döner..

II. Bölüm – Behiç Bey’in, Mütareke Dönemi, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki hizmetleri.. – takip edecek

Bu yazı Behiç Erkin’in torunu Emir Kıvırcık’ın ‘Cepheye Giden Yol’ kitabından yararlanarak yazılmıştır.

Also read...

Comments are closed.