Tevfik İzmirli – Işık Koşaner’e teşekkür edesim geliyor!
Işık Koşaner’e cevap vermeye kalksak lafın sonu gelmez.
Neresinden tutacaksın? Yıllardır gördüğümüz, anlatmaya çalıştığımız ‘Büyük kepazeliği, büyük zafiyeti, büyük çürümeyi’ anlatıyor.
Aslında söylediklerinin içinde bilinmedik, hayret edilecek herhangi bir detay yok. Ben de içeriğine hayret etmedim.
Hatta savunma konularına meraklı sivil bir vatandaş olarak, yıllardan beri yaptığım tesbitlerin bir genelkurmay başkanı tarafından doğrulanması gururumu bile okşadı.
Söyledikleri beni hiç mi üzmedi? Üzmedi.. çünkü askerimizin bu durumu beni uzun yıllardan beri zaten yeteri kadar üzüp duruyordu.
Ses kayıtlarını dinlerken, okurken içimden teşekkür etmek geldi. “Hay Allah senden razı olsun!” dedim.
Yıllardır bu zihniyeti, bu yetersizliği, bu kepazeliği göstermeye çalışanların haklılığını iki dakikada ispat ediverdi.
“Allah söyletiyor” derler ya.. tam o hesap.
Devletimizin on yıllar boyunca uyguladığı beyin yıkama operasyonu ile hipnotize edilmiş pek çok vatandaşımız var.
Özellikle okur yazar şehirliler arasında.
Son yıllarda bu okur yazar yapılmış ama kendi tarihi hakkında cahil bırakılmış zümrenin de gözü açılmaya, içlerinde, “Yahu bu işler galiba bize anlatıldığı gibi değil” şüphesi uyanmaya başlamıştı.
Ama, bugünkü bilinç düzeyine ulaşmaları kim bilir kaç yıl alacaktı.
İşte Işık Koşaner en büyük hizmeti bu kesime yaptı.
Gözlerdeki perdeleri kaldırıveren bu açıklamaları ile sağladığı ani ve kitlesel zihin açılması başlı başına bir milli eğitim hamlesi sayılabilir.
Kimbilir kaç yazarın, tarihçinin, gazetecinin yıllardır yaratamadığı etkiyi tek konuşmasıyla yarattı.
Çünkü bu defa ‘karşı taraf’ konuşmuyor.. Konuşan bir ‘yandaş’, ‘liboş’, ‘II. Cumhuriyetçi’, ‘TSK düşmanı!’, ‘bölücü’, ‘Atatürk düşmanı’, ‘cemaat mensubu’ değil..
Bu defa çürük düzenin kağıttan kaplan bekçisi konuşuyor..
Sanki savunmanın en güvenilir baş tanığı mahkemede aniden itiraflara başlamış gibi.. birdenbire savcıya iş kalmıyor.. mağdur tarafı derin bir nefes alıyor.. artık hakimlerin işi çok kolay.. bu itiraflardan sonra hüküm vermek çocuk oyuncağı..
Kamuoyunu yıllardır meşgul eden ‘büyük dava’ vicdanlarda aniden sonuçlanıverdi..
Koşaner’in itiraflarını üç katmanlı okumak lazım..
İlk katman, kendisinin de kusur olarak gördükleri..
İkinci katman, kendilerini haklı gördükleri zırvalar.. 35. madde gibi, OYAK’ın vergi muafiyeti gibi..
Üçüncü katman da konuşmanın tümüne damga vuran hastalıklı zihin yapısı..
Kendisini sivillerin, seçilmişlerin üzerinde gören, Cumhuriyet’in tek bekçisinin TSK olduğuna inanan, ‘Atatürkçü Düşünce Sistemi’ dedikleri ‘muska’nın her derde deva olduğuna inanan ya da inanıyor gibi yapan bir subay – general zümresi ile bunlara inanmış bir toplum kesimi var elimizde..
Asıl sorun burada.. Koşaner bu hastalığa yakalanmışların sadece bir örneği.
İlk iki katmanın çaresi nisbeten kolay bulunabilir..
TSK’de tepeden tırnağa bir yeniden yapılanma yapılır.. İşe akıllı uslu sivillerin eli değer.. Gereken yasalar çıkarılır.. İş yoluna girer..
Ama son katman öyle reformla, kanunla hal edilecek bir konu değil.
Ortada hastalıklı bir zihin yapısı ve bu zihniyetin şekillendirdiği sivil ve asker nesilleri var..
Ne yapacağız?
Sağlıklı bir demokrasi ve güçlü bir TSK için bu Ağustos’da mezun olan teğmenlerin bile emekli olmalarını mı bekleyecek bu millet?
Zamana havale etmek ve sabırla beklemekten başka çaremiz yok mudur?
Bu soruya düzgün bir cevap bulmuş olsam şuraya yazardım..
Saygılarımla,
Tevfik İzmirli