Ahmet Altan – TARAF – “AKP ve CHP”..

18/12/2010 (Kategori: Seçtiğim Yazılar)

Geçen gün Yıldıray Oğur, AKP’nin çeşitli konularda attığı bunca demokratik ve cesur adıma rağmen hâlâ bu iktidarı desteklemekten, onun yaptığı “ilerici” hamleleri alkışlamaktan kaçınan ama CHP’nin en küçük jestlerinden bile bir ümit yaratmaya çalışan “solcuları” eleştiren muhteşem bir yazı yazdı.

Yazısını ve analizlerindeki hakkaniyeti hayranlıkla okudum.

Sanırım bir tek “sözcükte” Oğur’un analizlerine itirazım var.

AKP’nin değişimini ve başarılarını görmeyip sürekli CHP’den bir şeyler bekleyenlerin “solcular” olduğu görüşünün tam gerçeğe oturmadığını düşünüyorum.

Marksist kökenden gelen gerçek solcuların çoğu AKP’nin demokratik adımlarını destekliyor.

AKP’ye kuşkuyla bakıp, CHP’den “bir şeyler yapmasını” bekleyenler “solcular” değil; bu beklentiyi besleyenler, karmaşık, kozmopolit, özgür “şehirli” yaşamın “taşralı” bir baskı altına alınacağından endişelenen ve şehrin özgürlüğünü rahatça kullanarak “şehirli bir hayat süren şehirliler”.

Ve, AKP’yi destekleyen “solcuların”, harcında “şehirlilik” bulunanları da, bütün desteklerine rağmen bazı olaylar karşısında “solcu olmayan şehirlilerin” yaşadığı irkilmeyi yaşıyorlar.

Bunu, çok yeni ve çok açık bir örnekle anlatmak mümkün.

Ankara’da polis, bir baro başkanının da eşiyle birlikte yemek yiyebildiği bir lokantayı bastı ve çocuklarıyla birlikte o lokantaya gelenlerin kimliklerini aldı, tutanaklar tuttu, orada yemek yiyen insanları huzursuz etti.

Orası bir pavyon, bir meyhane, berduş yatağı bir keşhane değildi.

Dünyanın her yanında “şehirlilerin” çocuklarıyla birlikte gittikleri, içki de içilen bir lokantaydı.

O lokantanın basılması için AKP yöneticileri mi emir verdi?

Böyle bir budalalık yapacaklarını hiç sanmıyorum.

Zaten Ankara Emniyet Müdürü de olayı kınadı.

Belki de AKP’yi zor durumda bırakmak isteyen, “şehirlilerin” zaten var olan endişelerini daha da alevlendirmeyi arzulayan “AKP karşıtı” birileri gerçekleştirdi bunu.

Bütün bunlar mümkün ama bir gerçek de açıkça karşımızda duruyor.

CHP iktidarında böyle bir baskın olmazdı.

CHP’nin ne siyasi ne iktisadi hiçbir projesinin olmamasına, darbeler karşısında sessiz kalmasına hatta 28 Şubat’ta ve 27 Nisan’da olduğu gibi bunları desteklemesine, Avrupa Birliği’ne mesafeli durmasına, “Kürt” bile diyememesine, büyük sorunları çözecek bir yeteneğe sahip olmamasına, 2010 yılında geçen yüzyılın tabularına esir kalmasına rağmen hâlâ “sahillerden” destek bulmasının en önemli nedenlerinden biri bu.

Flörte, kadın-erkek ilişkilerinde özgürlüğe, özel hayatın “özelliğine” önem veren “şehirliler”, CHP’nin ülkeyi bu zihniyetiyle ve bu kadrolarıyla yönetemeyeceğini bilmelerine rağmen CHP’ye oy veriyorlar.

CHP’ye oy verenlerin arasında “darbe” isteyenler, darbeden çıkar umanlar olabilir ama hepsi öyle değil, çoğunluğu, “lokantaların basılmayacağı” güvencesini CHP’de gördükleri için bu partiyi destekliyorlar.

Birçoğun asıl istediği, AKP’nin yapabildiklerini yapan ama iktidarında “lokanta basılmayacağı” garantisini de veren bir parti.

AKP çok demokratik adımlar atıyor ama AKP’nin içinde “kendine benzemeyene musallat olmaya teşne” taşralı bir damar var.

Bunlar, şehrin özgür ve azade hayatına duydukları kızgınlığı “din” kisvesi altına saklıyorlar.

CHP’nin bugün hâlâ var olabilmesinin nedeni, AKP’nin bu taşralı zafiyeti.

O “damarın”, ahlakı, insanın yaptığı “işte” değil, yaşama biçiminde arayan anlayışı.

Sadece kendi günahı ve sevabıyla değil, başkalarının günahı ve sevabıyla da fazlasıyla ilgili olan “müdahaleci” görüntüsü.

Kendisinin seyretmediği diziyi başkası da seyretmesin, kendisinin içmediğini başkası da içmesin, kendisinin giymediğini başkası da giymesin isteyen tutuculuğu.

AKP zeki ve yetenekli insanlar tarafından yönetiliyor, bunca zekâlarına ve yeteneklerine rağmen nasıl oluyor da “şehirlileri” kazanamıyorlar?

Bunun yöntemini bilmemeleri mümkün mü?

Biliyorlar ama yapamıyorlar, “şehirlilerin” çok istediği güvenceyi veremiyorlar, o “damar” o güvencenin verilmesine engel oluyor.

Tarihi boyunca kültür çatışması yaşayan Cumhuriyet’te “şehirliler” taşrayı haksızca ezdi, şimdi güçlenen “taşra” şehirlilerden intikamını alacağı bir zemin arıyor.

Şehirlilerin haksız hoyratlığına duyulan öfke, “şehirliliğe” duyulan öfkeye dönüşüyor.

Taşrayı ezmeden, şehirliliği de yok etmeden bir düzen kurulacak sonunda.

AKP ya da herhangi bir siyasi parti, taşrayı ve şehri ortak bir özgürlük anlayışıyla savunabildiği gün CHP biter, tarihe karışır.

O gün gelene kadar da Türkiye, CHP’nin gittikçe daha çok saçmalaşan kurultaylarını izlemeyi sürdürür gider.

http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-akp-ve-chp.htm