Tevfik İzmirli – Kars’daki ‘Ucube’ ve ‘Deveye sormuşlar..’ halleri..

12/01/2011 (Kategori: Yazılarım, Yorum - Polemik)

- b u b i r s a n a t y a z ı s ı d e ğ i l d i r -
“Deveye sormuşlar, boynun neden eğri..’ ya da ‘Böyle başa böyle tarak’ durumları..”

“Siyasi hayatını tepeden inmeciliğe, dayatmacılığa karşı mücadele üzerine kurmuş bir siyasetçinin, yetki kendi elinde olunca aynı tavrı refleks olarak sergilediğini görmek en azından.. acıklı..”

“Yazık bize.. Millet olarak, toplum olarak yazık..
Ekonomi alanında gösterdiğimiz performansı demokrasi alanında tutturamıyoruz..”

Dikilmesi tepeden inme anıtın kaldırılması ya da eleştirilmesi de tepeden inme olur. Ortada şaşacak, kınayacak bir olay yok. Tipik Türkiye halleri. Belediye Başkanı’nın tavrından Başbakan’ın tavrına, oradan basının konunun iki tarafında saf tutuşuna kadar aynı anlayış hakim..
Maalesef daha yememiz gereken çok fırın ekmek var..”

“Bu tartışmada anıt sadece bir bahane. Anıt üzerinden kendi hallerimizi tartışıyoruz aslında..

Merhabalar,

Kars’daki ‘İnsanlık Anıtı’ gündemde. Tartışmaya katılmayan yok. Bu tip konuların ilkesel bazda tartışılmasından yanayım. Anıtın dile getirdiği görüşü ve sanatsal değerini tartışma dışında tutarak şu noktalara dikkat çekmek istiyorum:
1.
Anıt, Kars’ın eski Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu zamanında yaptırılmış.
Bu zat 1999′da ANAP’dan seçilmiş. 2002 genel seçimlerinde ANAP silinince AKP’ye geçmiş. 2004 yerel seçiminde bu partiden seçilmiş. 2008′deki yerel seçimlerde adaylığı AKP tarafından reddedilince CHP’ye geçmiş bir ‘siyasi fırıldak’. AKP, adı her türlü yolsuzluğa karışan bu kıymetli yerel politikacıyı yakasından zor atmış. Kendisi meşhur Gündüz Çapan’ın hayranı..
2.
Anıtı yapan heykel sanatçısı Mehmet Aksoy da Kars’lı.
İşin içinde tipik hastalıklarımızdan olan ‘Hemşericilik’ kokusu var.
3
Mehmet Aksoy pazarlama ve kamudan sipariş alma konusunda başarılı bir sanatçı.
Yerel idareler tarafından satın alınarak kamusal alanlara dikilmiş eserlerinin dağılımını ve sipariş bedellerini paylaştığı takdirde aydınlatıcı bir tablo görebiliriz.
4.
Ermenistan sınırının kapalı kalmasından ekonomik olarak en fazla sıkıntı çeken ilimiz Kars.
Alibeyoğlu da aslen Kars’lı bir iş adamı. Öte yandan toplu olarak Ermeni katliamına uğramış Müslüman nüfus konusunda da Kars birinci sırada.
5.
Anıtın maliyeti yüzbinlerce lira..
Konu, ‘duygu ve düşüncelerini üç boyutlu bir eserle ifade etmek’ söyleminden ibaret değil. Ticari yönü de mevcut..
6.
Anıtın hikayesi, baştan aşağı bir ‘tepeden dayatma örneği’.
Moderni ile muhafazakarı ile hepimiz ‘tepeden dayatmacılığa’ karşıyız derken, elimize güç geçtiğinde aynı yöntemi kendimiz kullanıyoruz.
a)
Anıtın sembolize ettiği duygu / düşünce / mesaj bir mutabakatla belirlenmemiş.
Bir siyasi görüşün ifade edilmesi söz konusu. Anıtta dile gelen görüş, sanatçının kişisel görüşü müdür, Karslıların görüşü müdür, devletin resmi görüşü müdür? Bu durumda, gelecekteki başka bir belediye başkanı, az ileride başka bir tepenin üzerine, tam karşı görüşü yansıtan bir anıt yaptırabilir mi? Kalıcı olması, benimsenmesi, yani bir anıt olarak algılanabilması için ortak duyguları ifade etmesi gerekmez mi?
b)
Anıtın formu bir yarışma ile, Karslıların görüşü de sorularak belirlenmemiş.
‘Belediye Meclisi onayladı’ sözünü belki ülkemizi tanımayan birisi ciddiye alabilir. Oralarda partililerin blok oy kullandığı sır değil..
c)
Yerleştirileceği alanın nasıl seçildiği de netlikten uzak.
Oradaki türbe dün mü ortaya çıktı? Daha önce akıllar neredeydi?
7.
Anıtın karar ve planlama aşamasında yapılması gereken neydi?
Eğer kültürel ortamımız, demokrasi anlayışımız, toplumsal seviyemiz şu içinde bulunduğumuz düzeyde olmasaydı.. ‘Arabesk curcuna’nın yerine ‘demokratik bir kültür’ koyabilmiş olsaydık..
Bir anıt dikilecekse, hem teması, hem dile getirdiği görüş, hem de formu, o yörede yaşayanlar ve bir sanat jürisi tarafından ortaklaşa oylanmaz mıydı? Binlerce insanın yüzlerce yıl boyunca hergün görecekleri bir anıt dikilecekse o yörede yaşayan insanların görüşü alınmaz mıydı? Böylece o insanların anıtı benimsemeleri, sevmeleri dolayısıyla sahiplenmeleri ve – gerektiğinde Başbakan’a karşı bile – savunmaları sağlanmaz mıydı?
8.
Kars orada dursun, İstanbul’da, Beşiktaş’da son yıllarda belediyenin diktiği hangi heykel hakkında o mahallenin, semtin insanlarına danışılmıştır?
‘Neden bu heykel?’, ‘Neden buraya?’, ‘Neden bu sanatçının heykeli?’ sorularından hangisinin cevabı şeffaftır?
Şehir hatları vapurları, tramvay modelleri için anketler düzenleyen belediye konu sanat eseri olunca nedense hemşerilerinin fikrini sormaz. O yüzden de bu eserler benimsenmezler, bilinmezler, fark edilmezler..
9.
Peki, toplumun yadırgıyacağı, tartışmalara yol açacak ama sanatsal değeri yüksek eserler, halk oy vermiyor diyerek sergilenmeyecek mi?
Tabi sergilenecek. Sanatta ileri ülkelerde, ABD’den Rusya’ya kadar, bu tip eserlerin sergilendiği sanat parkları var, belediyelerin veya özel şirketlerin ayırdığı geniş alanlar var. Ama ‘anıt’ dendiğinde iş değişiyor.. Aksi halde kafası kızan bir yetkili ‘kaldırın şu ucubeyi buradan’ diyebiliyor..
10.
Ya oylama yapılsa ve sonuç olumsuz çıksaydı ne olacaktı? Bu anıt yapılmayacak mıydı?
Evet, yapılmayacaktı. Demokrasiyi ve yerinden yönetimi savunuyorsanız, bu hakkı da savunmanız gerekir.
11.
Bir ilin, ilçenin, ya da şehrin, kasabanın, ülkenin dış politikasını ilgilendiren bir konuda tek başına tavır alma hakkı var mıdır?
Bakın iş ne kadar genişliyor. Bu soruyla geldik yerel yönetim – merkezi yönetim dengesine.. Sadece şu konudaki yetki dağılımı bile geniş bir teorik altyapı ister, uzun tartışmaları hak eder. Böyle bir tartışma yapılmış mı?
12.
Başbakan’ın tavrı yerinde mi? Katiyen değil.
Tayyip Erdoğan’ın dilini kontrol edemediği bir ana daha şahit olduk. Heykelin yer seçimi yanlış olabilir. Ancak “Şehit Ebu’l Hasan Harakani Hazretlerinin yanına bir ucube koymuşlar. Sanatkârane vakıf eserlerinin olduğu yerde böyle bir şeyin olması düşünülemez. Konuyla ilgili belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir. İlk gelişimizde bunu göreceğiz.” ifadesi tam bir gaftır.
Kültür Bakanı’nın ertesi gün sergilediği çabalara dilimizde ‘Çevir kazı yanmasın’ derler.
Halbuki, Başbakan konuyu yapıcı ve olumlu bir dille anlatabilir, anıtın ‘Manevi hayatımızda önemli yeri olan tarihi bir şahsiyetin yattığı mekan ile uyumlu olmadığını’ izah edebilirdi. ‘Yerini değiştirelim, buradaki türbeyi ihya edeceğiz, türbenin yeri değişmeyeceğine göre, heykeli taşıyacağız’ diyebilirdi. Hatta, ‘Hükümet olarak, bu konuda böyle bir anıtın dikilmiş olmasını doğru bulmuyoruz, kaldırılması için çalışacağız’ bile dese anlaşılabilirdi. İçinde ‘ucube’ kelimesi geçen, Osmanlı Sadrazamı havasındaki ifade hiç hoş olmamıştır. Başbakan’ın asap sisteminin git gide daha sık teklediğini düşündürdü.

Son söz:
‘Deveye sormuşlar, boynun neden eğri..’ ya da ‘Böyle başa böyle tarak’ durumları..
Siyasi hayatını tepeden inmeciliğe, dayatmacılığa karşı mücadele üzerine kurmuş bir siyasetçinin, yetki kendi elinde olunca aynı tavrı refleks olarak sergilediğini görmek en azından.. acıklı..
Yazık bize.. Millet olarak, toplum olarak yazık..
Ekonomi alanında gösterdiğimiz performansı demokrasi alanında tutturamıyoruz..
Dikilmesi tepeden inme anıtın kaldırılması ya da eleştirilmesi de tepeden inme olur. Ortada şaşacak, kınayacak bir olay yok. Tipik Türkiye halleri. Belediye Başkanı’nın tavrından Başbakan’ın tavrına, oradan basının konunun iki tarafında saf tutuşuna kadar aynı anlayış hakim..
Maalesef daha yememiz gereken çok fırın ekmek var..
Bu tartışmada anıt sadece bir bahane. Anıt üzerinden kendi hallerimizi tartışıyoruz aslında..

Saygılarımla,

Tevfik İzmirli