Dışişleri Bakanı Prof. Dr.Ahmet Davutoğlu kitabı: “Stratejik Derinlik – Türkiye’nin Uluslararası Konumu”

08/10/2010 (Kategori: Seçtiğim Kitaplar)

“Modernite Avrupa-merkezli bir tarihî sürecin eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde başta Asya olmak üzere bütün insanlık birikimini tarihin akış seyrinde tekrar devreye sokacak unsurlar taşımaktadır. Tarihî birikimi etkin bir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye Tarihî derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Stratejik açıdan mihver bir ülke olan Türkiye, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi durumunda, yeni dengelerin oluşacağı daha istikrarlı uluslararası konjoktürlere daha uygun şartlarda giren merkez bir ülke konumu kazanacaktır.”

Küre Yayınları. 1. Baskı 2001. 584 Sayfa. 50. baskısı satışta.

Merhabalar,

Ahmet Davutoğlu, 1959 Taşkent, Konya doğumlu. Orta öğretimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamlamış. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Siyaset Bilimi Bölümünü bitirdikten sonra, aynı üniversitenin Kamu Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisans, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktorasını tamamlamış. 1990 – 1995 Arasında Marmara Üniversitesi’nde çalışmış. 1993′de Doçent, 1999′da Profesör olmuş. Davutoğlu, bu yönüyle tam bir ‘Türk Malı’ aydınımız.

Kitabın, onu benim için farklı kılan, iki önemli özelliği var:

Birincisi, bendeki kopyanın, Davutoğlu tarafından ‘..bu kadar derinlemesine okunmuş bir kitabı imzalamanın verdiği mutluluk ile..’ yazılarak imzalanmış olması. Gerçi neredeyse her kitabı elde kalem, önemli gördüğüm yerlerinin altını çizerek okurum ama bu kitapta neredeyse altı çizilmemiş satırlar azınlıkta. Gerçekten çok dikkat sarfederek okumuştum. Bu hoş bir anım.

İkincisi, bu kitap benim için bir gurur ve gıpta kaynağı oldu. Neden mi?
Gurur duydum, çünkü bu kitabı okuyuncaya kadar, beğenerek okuduğum, strateji / jeopolitik alanında yazılmış hiçbir kitabın yazarı Türk değildi. Burası, genellikle Anglo – Sakson dünyasının beyinleri tarafından parsellenmiş bir alan olarak görünüyordu. Genelkurmay Başkanlarının yaptığı gibi ben de bu kitapların ve yazarlarının isimlerini saymayayım ama çoğu ya Amerikalı ya İngiliz olurdu. Tek tük de Fransız, Rus.. Bu durum beni hep rahatsız ederdi. “Tamam, aya gidemedik, nükleer denizaltı inşa edemiyoruz, lakin bunları açıklayan pek çok mazaretimiz var.. Ülkemizin imkanları, dünyadaki yerimiz, vs. Peki ama neden bizim içimizden şunlar gibi bir strateji kitabı yazabilecek bir isim çıkamıyor? Bunun hangi mazareti var? Acaba Cumhuriyet’le başlayan “biz ufak bir devletiz, rakibimiz Yunanistan” öğretisi mi sorumlu bundan?” derdim. Ta ki, Stratejik Derinlik’i okuyuncaya kadar.. Davutoğlu, bu kitabı sanki benim soruma karşılık olarak yazmıştı. O kadar etkilendim, mutlu oldum. Gurur duydum. Şimdi de yeni bir sorum var: “Acaba Stratejik Derinlik’in tüm komşularımızın dillerine tercüme edilmesi düşünülüyor mu?” Benim ilk sorumu biraz da komşularımız sorsunlar kendilerine.

Gıpta ettim, çünkü düşündüklerini tatbik edecek imkana kavuşma şansını Allah pek az kuluna nasip eder. Davutoğlu bu şanslı kullardan.. Yazmış, yazdıklarını hayata geçirebilecek mevkiye gelebilmiş.. Şimdi bu yönde çalışıyor. Ne mutlu! Birinci AKP hükümetindeki dış politika danışmanlığı, ikinci hükümetle beraber Dışişleri Bakanlığı’na dönüştü. Davutoğlu kadar konusuna hakim bir bakanı ben hatırlamıyorum. İsim vermeden söylemeye çalışayım, bazı eski dışişleri bakanlarımız, artık gözüme iyice ‘korkuluk’ gibi görünmeye başladılar. Varlıkları ile yoklukları arasında hiç fark olmayan kimbilir kaç dışişleri bakanı görmüşüzdür. Davutoğlu çıtayı yükseltti. Kamuoyu ardından gelecek bakanlarda da aynı performansı arayacaktır.

Elimizdeki kitap, bir Türk akademisyen / dışişleri bakanı (bu yönüyle Davutoğlu’nu Kissinger’a benzetiyorum) tarafından, Türkiye merkeze alınarak, Türkiye’nin stratejik çıkarları düşünülerek, Türk okuru için kaleme alınmış bir eser. Kendisini NATO’nun, AB’nin, ABD’nin diplomatı zanneden pek çok ‘emekli monşer’ tarafından aykırı bulunan yönleri olabilir. Eleştirsinler.. çıkacak tartışmalardan milletçe faydalanırız.
Davutoğlu’nun dış politikamıza damgasını vurmaya başladığı ilk günlerde, pek çok kulaktan dolma TV – gazete yorumcusu ne olup bittiğini anlamakta zorlandılar. Bunların ‘Stratejik Derinlik’i okumadan programa çıktıkları ilk sorularından itibaren sırıtıyordu. Neden sonra bu papağan yorumcular, okumasalar bile kitabın anahatlarından haberdar oldular da içi boş dış politika eleştirileri azaldı.
Ayrıca Davutoğlu sakin, sabırlı, çelebi mizaçlı bir adam. Üniversite hocası olmanın verdiği ‘sabırla tekrarlayabilme’ özelliğine sahip. Kibir yanına uğramamış. Karşısına oturup ilgisiz sorular soran ‘boş tenekeler’e bir gün bile sinirlendiğini görmedim. Bazen benim içimden, “kardeşim karşındaki adam eser vermiş bir profesör, dış işleri bakanı koltuğunda oturuyor ve yeni bir perspektif getirmeye çalıştığı için karşınıza alıp program yapmaya çıkarmışsınız, insan şu adamın yazdıklarından bu kadar habersiz olur mu, nedir bu saygısızlık bu cahil cesareti? Eleştiri hakkınız sonsuz ama bihaber olma hakkınız var mı?” demek gelmişken, Davutoğlu’nun en ufak bir gerilme hissetmeden, karşısındaki kazık kadar gazeteci sanki üniversitede öğrencisiymiş gibi, en baştan başlayarak sabırla anlatmaya başladığını gördüm. Bu da her profesörde bulunmayan, Anadolu bilgelerine has, ince bir alim ve arif tevazuu.

Kitaptan alıntı yapmak pek anlamlı gözükmüyor. Seçmek zor. Bendeki 11. baskının arka kapak yazısını koyarak bitiriyorum.
Herkese tavsiye ediyorum, hem öğretici hem düşündürücü, ufuk açıcı bir kitap..
Saygılarımla,

Tevfik İzmirli

Arka kapak yazısı:

Türkiye’yi çevreleyen yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzaları, coğrafi olarak dünya anakıtasının merkezini, tarihî olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsamaktadır. Soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslararası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye’nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Modernite Avrupa-merkezli bir tarihî sürecin eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde başta Asya olmak üzere bütün insanlık birikimini tarihin akış seyrinde tekrar devreye sokacak unsurlar taşımaktadır. Tarihî birikimi etkin bir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye Tarihî derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Stratejik açıdan mihver bir ülke olan Türkiye, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi durumunda, yeni dengelerin oluşacağı daha istikrarlı uluslararası konjoktürlere daha uygun şartlarda giren merkez bir ülke konumu kazanacaktır.