Prof. Dr. Deniz Gökçe – AKŞAM – “The Economist ve Türkiye değerlendirmeleri!”

25/10/2010 (Kategori: Seçtiğim Yazılar)


Ben kör milliyetçi olan bir kimse değilim. Ama vatanımı da severim. Ondan uzak da yaşayamam. 10 yaşımdan beri Almanya, ABD gibi coğrafyalarda yaşadım ve çalıştım. Birkaç yabancı dili, şivesi dahil konuşurum. Yani dünyanın her yerinde huzur içinde yaşayabilirim ve yaşadım. ABD üniversitelerinde 10 yıla yakın hocalık yaptım. Almanya’da çok genç yaşta 1954 yılında ilkokul son sınıfında okudum. 24 yaşında da iki yıl 2000 Türk ile beraber Almanya’da bir fabrikada çalıştım. Yurtdışında hep başarılı oldum ama hep de ülkeme döneceğim diye, ne çalışma izni uzatması ne de vatandaşlık talep ettim. Kırk yaşında 11 yıl kaldığım ABD’den ülkeme kesin dönüş yaptım. 27 yıl Boğaziçi Üniversitesi’nde ve bankacı eğitimlerinde çalıştım. Şimdi emekli oldum ve Bahçeşehir Üniversitesi’nde çalışmaktayım. 10 bin civarında üniversite öğrencisi, 30 bin civarında da bankacıya eğitim katkısı yaptım. Bu büyük bir sayı. Ayrıca, daha geride, 11 yıl ABD’de öğretim üyeliğim var. Tekrar ediyorum, ben bir dünya vatandaşıyım. Ama yurdumu da iyi tanırım. 15 yıla yakın bir zamandır da her gün iki adet ekonomi yazısı ve haftada birkaç da spor yazısı yazarım. Ayrıca haftada da iki üç İstanbul dışı konuşmada Van’dan İzmir’e, Edirne’den Mardin’e kadar her yere toplantılara konuşmacı olarak giderim. Yani dünyayı ve ülkemi çok iyi tanırım.

Ama yabancıların ülkeme bakış tarzını da iyi bilirim. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana olan tarihi de okullarımızda pek açık seçik okutulmamasına rağmen yakından izledim. Osmanlı’nin çözülüşünü, Hicaz emirinin kendi ve oğulları adına kurulan ülkelerin nasıl petrol paylaşımı için Batı tarafından yaratıldığını, Irak ve İran’ı okudum izledim ve de hala iyi takip ederim. Batı okullarında eğitildim, ve Batı neyi neden yapar çok iyi bilirim.

The Economist dergisi, Batı kültürünün sömürgecilikle nasıl geliştiğini anlatmaz. Üstelik ‘The Economist Intelligence Unit’ ülkemizi hep büyük risk kaynağı olarak görür, felaket senaryoları yazar. Bunların bir kısım ideolojiktir, bir kısmı ise kasıtlıdır, istihbarat teşkilatlarına kadar bile dayanabilir.

Ben ‘The Economist’ dergisinden dünya verilerini ve haberlerini alırım, yorumları ise çok eleştirel izlerim, çoğuna da inanmam.

İngilizler insanlığa çok katkı yapmışlardır, çok da sömürü üretmişlerdir. Aynı şey ABD, Almanya ve Fransa gibileri için de söylenebilir. Tabii Osmanlı için de. Dünyayı gücün yönettiğini de bilirim. Fakat Batı’nın hem önemli katkıları hem de soygunları vardır.

Sömürgeci İngiltere, 1970′li yıllarda iflas etmiş, İran şahından parasal yardım bile almıştı. Kuzey Denizi’nde petrol bulundu ve rahatladı, ama bu seferki global krizde ise ekonomik iflasın eşiğine geldi.

İngiltere, Almanya, Fransa gibi yerlerden gelen Türkiye değerlendirmelerine de şüpheli bakarım, ama incelerim.

The Economist bu haftaki sayısında bir Türkiye değerlendirmesi yapmış. Ekonomimizi methediyor, iç ve dış siyasi yaklaşımımızı ise kötülüyorlar. Ülkemizin dış poltikada ‘muslim solidarity’ diye bahsettikleri dayanışmaya kurban gittiğini, Brezilya ile beraber İran’ın nükleer girişimini desteklediğimizi söylüyor. Sanki ABD ve tüm Batı, Vietnam’da, Irak’ta, İran’da darbeler yapıp petrol çıkarlarını korumaya çalışan, sonra da dönüp demokrasi çığlıkları atan taraf değiller.

Nükleer bombayı icat eden ve üretenler kendilerini sağlama alıp diğerlerini bu düzende kurban olmaya mahkum etmeye çalışıyorlar. Dünyanın bu köşesinde oturanlar neden başkalarının nükleer bombalarına karşı kendilerini korumak için nükleer güce sarılmasınlar ki?

Ben siyaseti hiç sevmedim. İdeolojiyi de. 1968 Mülkiye mezunuyum, polis kaydım yoktur. Siyaset ve ideolojiye hiç karışmadım. Ama haksızlıklara hep karşı oldum. Şimdi İngiliz, Alman, Fransız ve ABD’linin gazına gelip de Batı’nın hegemonyasının rüzgarına esir olamam.
Bu dünyada ya herkes eşittir ya da eşit değildir. Gerçek adalet istiyorum!

The Economist, girizgahı önyargı dolu ama sonu methedici bir Türkiye eleştirisi yazmış, okuyun, ama hepsine inanmayın!

Özetle ya nükleer silahları toptan kaldıralım ya da her taraf bu tür silaha ergeç sahip olacaktır. Kimse kimseye engel çekemez! Kimse kimseden iyi veya kötü değildir!

http://www.aksam.com.tr/2010/10/25/yazar/19242/deniz_gokce/the_economist_ve_turkiye_degerlendirmeleri_.html