Ahmet Altan – TARAF – “CHP açmazı”..

06/11/2010 (Kategori: Seçtiğim Yazılar)

CHP, Atatürkçü bir parti mi?

Evet, hem de nasıl.

Peki, bugün partiden dışlamaya hazırlandıkları Önder Sav Atatürkçü mü?

Evet, hem de nasıl.

Peki, neden sımsıkı Atatürkçü olan bir parti, sımsıkı Atatürkçü olan bir genel sekreteri partiden kovalıyor?

Demek, Atatürkçü CHP, Önder Sav kadar Atatürkçü birini değil, biraz daha seyreltilmiş bir Atatürkçülüğü istiyor.

Neden?

Çünkü CHP’liler halkın o kadar da Atatürkçülük istemediğini düşünüyor.

Peki, halk Önder Sav’ınki kadar sıkı bir Atatürkçülük istemiyorsa, ne kadar Atatürkçülük istiyor CHP’lilere göre?

Atatürkçülüğü hangi sınırlara kadar esnetecekler?

CHP tabanının “keskin” Atatürkçülüğü ile halkın “o kadar da Atatürkçülük istemeyen” kesimini Kılıçdaroğlu hangi noktada buluşturacak?

Başörtüsü konusunda daha rahat davranacaklar, Kürt meselesinde barışın öncülüğünü üstlenmeseler de barışa çok karşı çıkmayacaklar.

Din ve Kürt sorununda eskiye kıyasla daha esnek olacaklar ama bu konuda liderliği AKP’den almayacaklar.

O zaman hep muhalefette kalacaklar, hep AKP önde olacak.

Bu konularda AKP’nin önüne geçmeye kalktıklarında ise Atatürkçü tabandan tamamen kopacaklar.

Bambaşka bir partiye dönüşecekler.

Atatürkçülük “laf” olarak kullanılacak ama politikalar Atatürkçü olmayacak.

Dindarlara, Kürtlere, dünyaya açılmaktan yana olanlara AKP’nin vaatlerinden fazlasını vaat edecekler.

Peki, bu mümkün mü?

Atatürkçü bir partinin içinden sorunlara “çağdaş” çözümler getiren bir parti çıkabilir mi?

Bunun olabilmesi için Kılıçdaroğlu’nun kendi tabanını “değişmeye ve çağdaşlaşmaya” ikna etmesi, o tabanı geçen yüzyıldan koparıp bugüne taşıması gerekir.

Bu neredeyse imkânsız gözüküyor.

Ama böyle büyük bir değişimi gerçekleştirmiş bir örnek var önümüzde.

AKP.

Biliyorsunuz, AKP “milliyetçi muhafazakâr” Saadet Partisi’nin içinden çıkan bir parti.

Başbakan Erdoğan, kendi tabanını dönüştürmeyi, onları çağdaş çözümleri kabul etmeleri için ikna etmeyi başardı.

O milliyetçi muhafazakâr tabandan, Avrupa Birliği’ni hararetle destekleyen, Apo’yla müzakereye hayır demeyen, hukuk reformlarına sahip çıkan, Anayasa’nın değişimini alkışlayan bir taban yarattı.

Kendi tabanını dönüştürmekte Kılıçdaroğlu, Erdoğan kadar başarılı olabilir mi?

Bu noktada Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun sahip olmadığı avantajları vardı ve bu avantajlar kendi tabanının yaşadığı sıkıntılardan kaynaklanıyordu.

Muhafazakâr taban, ordu ve yargı tarafından dışlanıyor, horlanıyor ve aşağılanıyordu, iktidar olmalarına imkân verilmiyordu, bu engeli aşabilmeleri için “demokrasiye” ve Batı’nın desteğine sahip olmaları gerekiyordu.

Onun için eskiye kıyasla daha demokrat oldular.

Erdoğan’ın ikinci büyük avantajı ise muhafazakâr tabanın önemli bir kısmının devletten bağımsız bir şekilde zenginleşmesiydi.

Kılıçdaroğlu’nun tabanı ise tam tersi şartlara sahip, onlar demokrasi gelince iktidarlarını kaybedecekler ve onların büyük çoğunluğunu, ordu gibi, bürokrasi gibi, memurlar gibi üretim dışı tabakalar oluşturuyor.

Açmaz da bu noktada, CHP halkın desteğiyle siyasi iktidarı kazanacaksa, tabanını oluşturan eski “muktedirlere” iktidarlarını bir daha asla veremeyecek.

CHP tabanı için siyasi iktidara aday olabilmenin koşulu, eldeki iktidardan vazgeçmek.

Kılıçdaroğlu’nun tek şansı da, tabanına “siz iktidarı zaten kaybettiniz, bari siyasi iktidara talip olalım” diyebilecek olması.

CHP tabanı, seksen küsur yıldır alıştığı o hiçbir seçimle değişmeyen “antidemokratik” iktidarı bırakıp karşılığında “demokratik” bir iktidara talip olmayı içine sindirirse Kılıçdaroğlu’nun bir şansı olur.

O zaman CHP’nin geleneksel tabanına yeni oylar ekleyebilir.

Ama bunun için çok “kararlı” davranması gerekir.

Bu da, yeni bir CHP gibi, yeni bir Kılıçdaroğlu yaratmak anlamına gelir.

http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-chp-acmazi.htm