Engin Ardıç – SABAH – “Sap ve saman”

13/11/2010 (Kategori: Seçtiğim Yazılar)

Türkiye’ de herşeyin 28 Ekim’i 29 Ekim’e bağlayan gece başladığını sananlar vardır…
Hocam Şerif Mardin bir gün derste böyle demişti.

Bunları da gördük, “yanlış bilgi” üzerine çıkarsamalar yapanları ve varsayımlar yürütenleri de.
Dogmanı kur, sonra onun üstüne uç uçabildiğin kadar.

Size anlatmıştım, “sıkı Kemalist” bir doktor arkadaşım (hani şu “darbeler bugüne kadar hep solu ezdi, bir kerecik de sağı ezse ne olur” diye saçmalayan arkadaş), “Atatürk’ten önce Türkiye’de müzik olmadığını” sanıyordu…

Şimdi de Ahmet Kekeç’ten öğrendim, Nişantaşı kızlarını görünce ihtida edip Kemalizm’i kabul eden bir imam, “cumhuriyet olmasaydı Bedri Baykam resim yapamazdı” buyurmuş.
Ahmet de soruyor: Şeker Ahmet Paşa kimdir? Osman Hamdi Bey ne iş yapardı? Son halife Abdülmecid halı ticaretiyle mi iştigal ederdi?

Osmanlı’da resim olmadığını sanan arkadaş demek ki Abdülmecid Efendi’nin “Haremde Beethoven” tablosunu görse şırakkadak düşüp bayılacak.
Tövbe tövbe, haremde Beethoven çalıyorlarmış… Haremde ne çalınır? Çalınsa çalınsa Dede Efendi çalınır.
Beethoven’i ülkemize Riyaset- i Cumhur Orkestrası getirmemiş miydi yahu?
Sandıklı Belediye Bandosu da ondan esinlenmişti…
Cem Yılmaz yönetiminde Borusan Orkestrası da cumhuriyetin ne sağlam temeller üzerine kurulu olduğunun göstergesi değil miydi? Boru muydu bu?

Ankara’da tiyatro açmak için Hitler’in gönderdiği Carl Ebert olmasaydı İstanbul seyircisi tiyatro mu görmüştü hayatında?

Kimileri “cumhuriyet olmasaydı camilerden çan sesleri yükselecekti” derler.
Hayır. Çünkü Anadolu’yu cumhuriyet değil, “TBMM Hükümeti” kurtardı.
Kaldı ki “kıyılarımızı” geri aldık, Sevres Antlaşması’na göre Orta Anadolu Türkler’e bırakılmıştı, buradaki camilere ilişmeyeceklerdi…

Cumhuriyetten önce “adeta hayvanlar gibi” yaşadığımız fikri, geçmişi karalamak amacıyla yeni kuşaklara böyle şırınga edilmiştir.
Cumhuriyetten önce lise de vardı, üniversite de vardı, Danıştay da vardı, Sayıştay da vardı, sinema da vardı, tiyatro da vardı, müzik de vardı, edebiyat da vardı. (“Batı tarzında” dedik.) Senato bile vardı, senato!

O sizi zevkten tir tir titreten Aşk-ı Memnu’nun kapağını açın bakın bakalım, kaç yılında yayınlanmış?
Atatürk henüz askeri okulda öğrenciyken.

Bakın bakalım Darülbedayi kaç yılından, Darülfünun kaç yılından, Sanayi-i Nefise Mektebi, Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Tıbbiye kaç yılından kalma?

Bana da sık sık yöneltilen bir uyarıdır: Cumhuriyet olmasaydı hangi okulda okuyup da adam olacaktın?
Okuduğum lise 1868 yılında, okuduğum yüksek okul 1863 yılında açılmıştır.
Biri cumhuriyetten elli beş, öteki altmış yıl önce.
Demek ki cumhuriyet olmasaymış “ümmi” kalmayacakmışız.

Bütün mesele kavramları birbirine karıştırmaktan çıkıyor. Ne ilgisi var siyasi rejimle resim sanatının?
Fakat amaç beyin yıkamak.
Desteksiz sallayıp geçmişi bir yandan kötülerken bir yandan da yok saymak (bu ikisi de birbiriyle çelişkili ayrıca)…
Anlama özürlüler ve kötü yürekliler için özel not: Bizim amacımız da “geçmişi yüceltmek” değil.
Cumhuriyeti de severiz, kazanımlarını da küçümsemeyiz.
Yalnızca sizi “yanlış dolduruşlardan” kurtarmaktır görevimiz.

Al işte örnek: Cumhuriyetin ilk iki yılında memlekette demokrasi olduğunu, Komünist Partisi’nin bile serbest olduğunu duymuş muydunuz?
Haa, demek ki “bozkırın ortasında” da olabiliyormuş, suyun kıyısında da.
Haa, demek ki cumhuriyet başka şeymiş, dikta başka, demokrasi başka, sap başka, saman başka.

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2010/11/13/sap_ve_saman