Atılgan Bayar – AKŞAM – “Artık benim de bir laiklik endişem var..”

13/12/2010 (Kategori: Seçtiğim Yazılar)

Göreceli olarak, Türkiye ortalamasının hayli üzerinde ‘eğitim’ görmüş olduğunu varsaydığımız twitter kullanıcıları ile yaptığımız iki günlük ‘laiklik tartışması’ndan, kendi payıma çıkarttığım sonuç bu.

Laikliği savunanlar da, laiklik karşıtları da; sahih laiklik tarifi yapamıyor; daha önemlisi laiklik ile ilgisi olmayan tarifleri laiklik niyetine dayatıyor veya böyle tariflere isyan ediyor.

Örneğin; laikliğin zeminini ‘din Allah ile kul arasındadır’ diye kuran bir kesim var ki, teoriyi daha baştan sağlam olmayan bir düzleme oturtmaya çalışıyorlar.

Çünkü, defalarca yazdığımız gibi, Allah ile kul arasında olan şeyin adı, din değil inançtır. Din ise inancın örgütlenmiş halidir.

Aynı profil, laikliği ‘din ile dünya işlerinin ayrılması’, gibi naif bir içerikle de açıklamaya çalışıyor ki, bu da konuların doğası gereği imkansız.
Çünkü, ilk elden dinin dünyevi bir olgu olduğunu bilmemiz, dinin yalnızca bu dünyada bulunduğunu, yani bir ‘dünya işi’ olduğunu, öteki dünyada din olmadığını anlamamız gerekir.
Bunlar laikliği savunanların, temel yanlışlıkları…

Laiklik karşıtlarına gelince…
Onlar da çok önemli kavramsal yanlışlıklar yapıyorlar. Ve laiklik karşıtlıkları bu yanlışlıklar üzerinde gelişiyor…
Örneğin, ‘kişi laik olmaz, sistem olur’ gibi bir önerme, çok anlamlıymış gibi ısrar ediyorlar. Oysa kişiler için laik kelimesi tasarrufu ‘laik devlet sistemini savunan kişi’ anlamını taşıyor.

Dolayısıyla, kişiler pekala laik olur.

Fakat daha önemlisi, laiklik karşıtları, bir adım sonra, ‘insan ya laik olur, ya Müslüman’ diyerek, hem ilk önermelerini yanlışlayıp paradoksa düşüyorlar hem de insan yapısı bir sistemle dini bir sistemi aynı seviyede, eşit ve rekabet içinde konumluyorlar.

Aynı zamanda ‘insan ya laik olur, ya Müslüman’ diyerek, benim gibi kendisini laik olarak tanımlayan herkesi İslam dairesinin dışına çıkartmaya çalışan, dinen de çok sorunlu bir söylemi kurumsallaştırmış oluyorlar.

Oysa… Türkiye’de hem dindarları, hem devlet yönetimini hem de kavramsal çıkmazlara giren Türk aydınını rahatlatabilecek ve Türkiye’deki yapay gerginliği çözebilecek yegane şey, laiklik tarifinin doğru yapılabilmesi.

Laikliğin tarifini ‘din ile devlet rekabeti’ varmış gibi tahayyül edip yapmak yerine, hukuk/ şeriat üzerinden düşünsek nasıl olur?
Dinin Yasası ile Kulun Yasası’nı tefrik edebilme yeteneğinin bize bahşedilmiş olması, niçin laikliğe ihtiyacımız olduğunu ve din ile laiklik arasında esasen bir çatışma bulunmadığını gösterecektir.

Şeriat dinin yasasıdır ve hiçbir Müslüman için tartışmaya açık değildir. Ama örneğin, Trafik Kanunu bir insan tarafından yazılmıştır; beğeniriz beğenmeyiz o bize kalmıştır.

Ancak, Şeriat Devleti iddiasındaki birileri, örneğin ben Şer’i Trafik Kanunu yazacağım, veya Şeriat Anayasası yazabilirim, dediğinde iki yönlü bir itirazımız olmak durumunda…

Bu iddianın laikliğe karşı konumlanması bir yana, dinen de, böyle bir iddia Allah’ın iktidarından pay almaya çalışmak, Allah’ın meşruiyetinden çalmaya kalkışmak demektir.

İşte sağlıklı ve gerçek laiklik tarifini yapabileceğimiz yer burası.
Dinin Yasası yani şeriat ile kulların yazdığı yasaları aynı kefeye koyup, yarıştırmamak bilinci…

Mecelle ile laik hukuku uygulamaya başlayan Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 87. yılında, ‘Din Allah ile kul arasındadır’ diyen bir laik yanılgı ve ‘insan ya laik olur ya da Müslüman’ diyen aforozcu bir zihniyetin yapabildiğinden daha sahih bir tanımı yaygınlaştıramamışız.

Bunda elbette, laboratuvar ortamında üretilmiş laik-dindar tartışmasından beslenen siyasilerin vebali büyük. Ancak, yanlış tanımları tashihe hiç girişmeyen, entelektüel ve ulemanın da sorumluluğu var.

Laiklik kelimesinin ‘lay’ kökünden geldiğini ve ‘halkın değerleri’ anlamını taşıdığını aydınlar ne zaman öğrendi ve tartışmaya açtılar ki?

Kısacık bir gazete sütununda yazılmak zorunda kalan bu analiz bir tartışma teklifi mahiyetinde anlaşılsın lütfen.

Benim laiklik savunucularının da muhaliflerinin de, yetersiz tarifleri yüzünden ‘Türk laikliği’nin geleceği konusunda endişelerim var.

Tartışmayı, her kesimden geleceğini bildiğim, itiraz, eleştiri ve katkılarla sürdürmek niyetindeyim.


http://www.aksam.com.tr/artik-benim-de-bir-laiklik-endisem-var-290y.html