Tevfik İzmirli – Yorum: “İçimizdeki Ukraynalılar” – Ertuğrul Özkök’ü dinlerken bunları düşündüm
28/09/2010 (Kategori: Yazılarım, Yorum - Polemik)
Zihniyet , niyet, ön kabuller ve kafa yapısı bilgiden önce geliyor.
Hem olumlu anlamda, hem olumsuz anlamda böyle.
Zihniyet olumlu ise, ön kabuller sağlıklı ise, gerisi kolay. “Ben meslek sahibi olayım, hayatımı kazanayım, kendime, aileme, topluma faydalı olayım” niyetine sahip, yapıcı zihniyetli bir genci alalım. Tek eksiği yüksek eğitim olsun. Bu genç insanı iki yıllık bir tahsille tekniker, dört yılda mühendis yapabiliriz. Ömür boyu çalışır, üretir, faydalı olur. Bir de “kundakçı” bir genç bulalım. Aynı bilgileri ona kazandırsak, teknik eğitim almış, söndürmesi en güç yangınları çıkarabilen, sabotaj yaparken mühendislik bilgilerini kullanabilen bir canavar yaratmış oluruz.
Bu konuya Ukrayna’da sık girerdik.. Tahsilli insan oranları bizden fazla. Nerede ise gençlerin yüzde yetmiş – sekseni, ama açık öğretim ile, ama bir şekilde, yüksek tahsil görüyor. Okut, okut, okut, bir fayda görmüyorlar, derdik.. Gençlerini okutup mezun ettikçe, meslek sahibi hırsız – rüşvetçi sayısını arttırmış oluyorlar, diye konuşurduk.. Ukrayna’lı bir genç için “iyi bir iş buldum” demek, genellikle “verimli hırsızlık – rüşvetçilik yapabileceğim bir makam edindim” anlamına gelir. Bizdeki “eğitim şart” kabulünü bana Ukrayna sorgulattı. “Kendi halkımızın eğitimi evet biraz eksik ama, eğitim açığını okutarak kapatabiliyoruz, bunlardaki zihniyet bozukluğunun ilacı da yok. Avantajlı olan biziz” noktasındayım.
Peki bu konunun Ertuğrul Özkök’le ne ilgisi var? CNN Türk’de, “Medya Mahallesi” programında, Ayşenur Aslan’ın sohbet konuğu. Konu türbana geliyor.. Muhafazakar bir kadın gazeteci kendisiyle görüşmeye gelmiş. Hatta Özkök’ü bir yerde oturup sohbet etmeye davet etmiş. Özkök, “sohbet ettik, gayet akıllı, pırıl pırıl bir insan, annesi resim çizermiş, ne zaman görsem, yanında başı açık arkadaşları da oluyor” diye anlatıyor. Neredeyse, “hayret ettim, onun da iki gözü, bir burnu vardı” tarzında, biraz hayretle, biraz takdirle bahsediyor. Ayşenur Aslan’ın bakış açısı ise, tam felaket, yanlış ön kabulleri zihnini perdeliyor: “yani Ertuğrul Bey, siz inanabiliyor musunuz, o gencecik kızların başlarını kendi istekleiyle örttüklerine?” vecizesini patlatıyor. Allahtan, Özkök o kadar ham değil. Oturduğu gazeteciden bahsederek, “ben samimiyetinden şüphe etmemi gerektirecek bir halini görmedim” diye cevap veriyor.
Ukraynalıların zihniyeti bozuk, ne kadar okutsan boş, hırsızlık ayıp olmaktan çıkmış, milli spor haline gelmiş. Artık her yeni diplomalı belki fayda yerine zarar yazıyor toplumlarına.
Bizim ‘Beyaz Türklerin elitleri’nde de, bilgi bol.. Ama topluma faydalı düşünce üretemiyorlar. Ertuğrul Bey Sosyoloji doktorudur. İş sadece bilgi ile hallolsa hepimizin önüne geçer. Ama şu ‘elit ve kanaat önderi’ insanımızın zihnindeki ve hele karşısındaki program sunucusunun zihnindeki ön kabullerin yanlışlığına bakın.. “Normal insan, iyi insan, makbul insan, akıllı – fikirli olması, demorat olması, entellektüel olması umulan insan başı açık insandır.” Başı örtülü birinde entellektüel bir pırıltı gördüklerinde bunu istisna kabul ediyorlar. Zihniyetleri, bakış açıları, kendilerini norm kabul ediyor, tam merkeze oturtuyor.. diğerlerini, bu normun dışında kalanları, doğal olarak anormal konumuna düşürüyor.. Ancak bu yüksek jüri izin veririse, insaf gösterirse, insandan sayılacaklar, hizmetçilikten hukukçuluğa mesela terfi edebilecekler.. Artık bu yetkiyi bunlara kim vermiş ise, nereden edinmişler ise? Bunlara ” jüri sizsiniz, kriteriniz de şunlar, ben ölüyorum, herşey sizlere emanet” diyenler mi oldu acaba??
Sosyoloji doktorasını, devlet doktora bursuyla Paris’te yapmış bir elitimiz Özkök..
Karşısındaki hanım da, CNN Türk’te program yaptırıldığına göre, Beyaz Türk kampında belli bir yer sahibi olsa gerek.. Bu ikili’nin, başörtülü kızlar hakkında bu kadar az bilgi sahibi olmalarının sebebi nedir? Cehalet olamaz, ilgisizlik hiç olamaz, konuyla gayet yakından ilgili oldukları ortada. Zihniyetleri ve ön kabulleri bilgilerini yanlış yönde kullanmalarına yol açıyor olmasın, bizim Ukraynalılar gibi?
Ancak, bir ihtimal daha var: Özkök gerçek bir sosyolog, müşterisi olan Beyaz Türk kitlenin ne duymak istediğini okuyabilen, süzebilen bir insan. Yılların kurdu. Aslında bal gibi doğruları bildiği halde, karşısındaki programcının ve Beyaz Türklerin entellektüel seviyesine inmiş rolü yaparak, onların bu şaşkın hallerini giyinmiş, bu tavrı sergiliyor olmasın? Cahilmiş gibi, hayret etmiş gibi, rol yapıyor olmasın? Amacı, belki de sadece müşteri memnuniyetidir. Buna basında reyting diyorlar. Ama işin bu tarafı niyet okumaya girer.. Delilsiz suçlama sayılır. O bakımdan, ben bu ikinci yorumu yapmamış olayım. Hem zaten bu tutum Ukraynalıların kapasitesini aşar. Bu tip numaralar için Amerikan – İngiliz akılları lazım insana. Ukraynalılar sadece çalarlar.
Bitirirken, bir benzerliğe daha değinmeden edemiyeceğim.. Ukrayna’daki insan malzemesindeki bozukluğunu, kendileri de itiraf ederler. Lenin’in, Stalin’in halkın üstünde denediği toplum mühendisliğini suçlarlar. “Seksen yıllık komünist diktatörlük milletin zihniyetini sakatladı.. geride hırsız bir halk bıraktı” derler. Bu açıdan onlar bizden ileride. SSCB yıkılınca, geçmişleri ile yüzleşebilmişler. Adını koymuşlar. Olumsuz etkilerinden kurtulmaya gayret ediyorlar. Biz hala bu çarpık zihniyetin, zihinler üstünde doksan yıldır hüküm süren Kemalist diktadan miras kaldığını itiraf edemedik, gitti. Bu açıdan bakınca da ben Ukraynalılara gıpta ediyorum.
Bari adını ben koyayım: “Kemalist prensiplerin, kafa yapılarını şekillendiren, doksan yılllık diktası, milletin zihniyetini sakatladı.. ortaya, şablonsuz düşünemeyen, kendi insanını tanımayan, tek doğruyu kendi gibi olmak sanan, özkardeşine düşman gözüyle bakan, ötekileştirici bir okumuş sınıf çıkardı.. İşin kötüsü hala yıkılmış da değil.. Capcanlı.
Saygılarımla,
Tevfik İzmirli