Tevfik İzmirli – “Üniversitelerde türbana hoşgörü sergilemeye başlayan Kemalist – laikçi kadrolar!.. Ciddiye alınmak istiyorsanız tek seçeneğiniz var: ‘Günah çıkarıp derinlemesine bir özeleştiri yapmak’..”

16/11/2010 (Kategori: Yazılarım, Yorum - Polemik)

“Türban üniversitelerde serbest bırakılabilir’ dedik ya, daha ne istiyorsunuz? deyip kurtulamazsınız.”

“Türbana hoşgörü sadece türbana hoşgörü değildir.. Farkında mısınız? Tüm fikriyatınız sorgulanıyor.”

“Ortaya bir ‘ilke’ koymanız bekleniyor.. ‘Taktik’ değil..”

“Savunamayacağınız bir cephede tek tek siperleri savunmaya çalışıyorsunuz. Bu cephe çöktü, vakit varken bunu görün, bir an önce hukuken ve vicdanen savunulabilecek yeni bir cephe oluşturun.”

“Amaç nedir? Sadece iktidara gelmek mi?”

“Bir siyasi görüşün özeleştiri yapması; söylemesi kolay yapması fevkalade zor iş..”

“Beyler, hem Atatürkçü kalıp hem bir takım ‘gerici giyimli’ kadınları kızları üniversitelere dolduramazsınız.. Ya bu ya o.. Karar verin. Açıklayın. Biz de anlayalım.”

Merhabalar,

Bu yazıyı, üniversitede türbana hoşgörü sergilemeye başlayan Kemalist – laikçi kadroların, fikren ne kadar yetersiz ve sığ olduklarını vurgulamak amacı ile yazıyorum..

Yeni pozisyonlarını felsefi bir temelde savunmaktan adeta utanıyorlar..
Sanki, “felsefemiz, dünya görüşümüz, demokrasi anlayışımız hep doğruydu, bugün de doğru.. ona laf söyletmeyiz.. ama şu türban konusunu fazla sormayın” der gibiler..

Bu yeni tavrı benimsemezlerse iktidara gelme ihtimallerinin olmadığını da açıkça ifade ediyorlar..
Bunun adını ‘halkla buluşma’ – ‘halkla kucaklaşma’ koymuşlar. Aslında, ‘bizim için fikir, ilke, tutarlılık o kadar da önemli değildir, önemli olan oy almaktır’ demiş oluyorlar.. farkında değiller.. Ya da bal gibi farkındalar.. ama bu omurgasızlığı içlerine bir şekilde sindirebiliyorlar, demek ki..

Ya fikirleri kofmuş, onu itiraf edemiyorlar.. ya da fikri bütünlük gözlerinde önemini kaybetmiş..
Teorik temelden yoksun, rüzgara göre değişen, sadece iktidarı hedefleyen bir duruş geliştirmişler..

Sanki fikir çizgilerinde bir kırıklık oluşmamış gibi..
Sanki bu tavır değişikliği aslında bir paradigmanın iflası anlamına gelmiyormuş, gibi..
Sanki fiiliyatta yaşanan bu çark etmenin teorideki yerini açıklamak gerekmezmiş, gibi..
Bizden de sanki anlayış bekler gibiler.
Anlayış gösterip göstermemek haddimize düşmez..
Ama siyasi sorulara siyasi açıklama beklemek hakkımız herhalde..

Beyler, hem Atatürkçü kalıp hem bir takım ‘gerici giyimli’ kadınları kızları üniversitelere dolduramazsınız..
Ya bu ya o.. Karar verin. Açıklayın

Saygılarımla,

Tevfik İzmirli

Üniversitede türbana hoşgörü göstermeye başlayan ‘Kemalist – Laikçi’ kadrolar..
Ciddiye alınmak istiyorsanız önünüzde tek seçenek var: ‘Günah çıkarıp özeleştiri yapmak’..

Yollarına değişmeden devam eden ‘Kemalist – Laikçiler’ böyle bir mecburiyet içinde değiller. Onlar tutarlı bir çizgi izliyorlar.. Doğrudur yanlıştır, ayrı mesele. Ama çizgilerine ‘tutarsız’ diyemeyiz..

“Türban üniversitelerde serbest bırakılabilir’ dedik ya, daha ne istiyorsunuz?” deyip kurtulamazsınız.
Bu bir fikir tartışması. Dünya görüşü tartışması.
Dilediğiniz yerinde kesemezsiniz. Siz kesseniz, takip edenlerin zihninde devam eder gider.
Bunlar dar siyasi kadroları yapıp bozmakla, sandalye değiştirmekle kapanacak tartışmalar değil.
Size oy veren vermeyen her seçmene açıklama borcunuz var..

Türbana hoşgörü sadece türbana hoşgörü değildir..
Farkında mısınız? Tüm fikriyatınız sorgulanıyor.

Neden karşıydınız? Şimdi neden hoşgörüyorsunuz?
Ne değişti? Neden değişti? Yıllarca savunduğunuz eski fikirlerinizde neden israr edemiyorsunuz?
O fikirler demetinin dayanaklarında hata varsa, yanlış çıkabilecek başka fikirleriniz de mevcut olabilir mi?
Yeni bir ‘yakın tarih ve siyaset’ yorumuna mı gidiyorsunuz?
Bu yeni yorumun sizi diğer konularda alıp götüreceği yeni duraklara hazır mısınız?
Yoksa, Atatürk’ün sert / jakoben / dayatmacı laiklik anlayışından uzaklaşıyorsunuz da, bunu açıklamaya mı utanıyorsunuz?
Uzaklaşmıyorsanız, üniversitelerde türbana neden hoşgörü ile yaklaşmaya başladınız?
Atatürkçülüğü bugüne kadar yanlış yorumlamıştınız da şimdi mi doğru yorumlamaya başladınız?
Bu yorumunuzun doğru olduğu nereden belli olacak?

Ortaya bir ‘ilke’ koymanız bekleniyor.. ‘Taktik’ değil..
O ilkelerinize bakarak, gündeme gelebilecek başka konulardaki tavrınızı öngörebilmek isteriz..
Bir sosyalistin, komünistin, faşiştin, liberalin, muhafazakarın, demokratın, şeriatcının, kemalistin siyasi refleksleri öngörülebilir.
Siz nesiniz? Referanslarınız nelerdir?
Örnek olarak bir ‘turnusol sorusu’ sorayım:
‘Türbanlı bir kadın, milletvekili seçilirse, TBMM genel kurul salonuna girebilir mi giremez mi?
Benim görüşüm net:

“Her yere girmesi yasak bile olsa, girmesinin yasaklanamayacağı tek mekan o salon olmalıdır. Zira, mevcut kanunlara itiraz edilecekse bunun en meşru mekanı o çatının altıdır. Bölücü fikir sahibi de, şeriat talep eden de, seçilmiş ise o salona girebilmelidir. Meclis İç Tüzüğü bahane edilemez. Adı üzerinde tüzüktür. İstenirse onbeş dakikada değiştirilir, ‘Siyasi sembol’olduğu için karşı çıkmıyor muydunuz? Tamam, alın işte size siyaset yapılacak yerde siyasi sembol”

diyorum.
Siz ne diyeceksiniz? “Oraya girer, şuraya giremez” derseniz, oranın veya şuranın kriterleri nasıl tayin edilecek? Kim, hangi hakla tayin edecek?
Veya, mevcut partilerden bir tanesi sadece türbanlı kadınları aday gösterse, bunlar da seçimlerde, diyelim ki seksen milletvekili çıkartıp meclis kapısına dayansalar, ne diyeceksiniz?
Sizin bir konuda fikir değiştirmeniz için karşısında aciz kalacağınız gelişmeler olması mı şarttır?

Savunamayacağınız bir cephede tek tek siperleri savunmaya çalışıyorsunuz. Bu cephe çöktü, vakit varken bunu görün, bir an önce hukuken ve vicdanen savunulabilecek yeni bir cephe oluşturun.
Aksi takdirde, geri çekilmeniz bozguna dönüşmek üzere. Her siperden tek tek atılacaksınız..
Bugün üniversitede türbana utangaç bir şekilde evet diyorsunuz ama Çankaya resepsiyonlarına katılmıyorsunuz.. Yarın hayat karşınıza başka ikilemler çıkardıkça, eğilip bükülmeniz artacak..
İlkesiz davrandığınız için ne yapacağınızı şaşırır hale geleceksiniz..
Bunu vakit çok geç olmadan görün..
Sonunda fikirlerinizin ülkemize katkı yapabilecek kısımları da, bu ilkesiz tavrınız yüzünden siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalacak..

Amaç nedir? Sadece iktidara gelmek mi?
Bu özeleştiriyi yapmadıkça, ‘bunlar oy kapmak için takiyye yapıyorlar’ şüphesini zihinlerden silemezsiniz..
‘Belkemiksiz’, ‘populist’ damgalarından kurtulamazsınız.
Oyu düşünmeyin, siz bu tartışmadan alnınız ak çıkmaya bakın..
Ortaya doğru dürüst, tutarlı bir fikri çerçeve koyun..
Ev ödevinizi doğru yapın.. gerisini seçmenin takdirine bırakın.
Siyasi partinin yola çıkış amacı salt ‘iktidara gelmek’ değildir.
‘Kendi fikirlerini uygulayabilmek için iktidara gelmek’tir.
Yani, fikir oydan önce gelir.. Önce fikrini ortaya koyarsın, sonra buna oy istersin..
“Sen oyunu bana ver, bak artık ben de senin isteklerine uygun davranıyorum” sığlığına düşmeyin..

Bir siyasi görüşün özeleştiri yapması; söylemesi kolay yapması fevkalade zor iş..
Kendinle, herkesin önünde hesaplaşacaksın..
Samimiyet içinde, centilmence, dürüstçe, ‘ben yanılmışım’ diyeceksin.
Bu değişimi yaşarken geçtiğin durakların adını vereceksin.
Nerelerde, nasıl yanıldığını açıklayacaksın.
Kendi aranızda hangi tartışmaları yaşadığınızı anlatacaksın.
Zihin bigisayarındaki hangi programın seni şaşırttığını açıklayacaksın.
O hatalı programın yerine yüklediğin yeni programın adını söyleyeceksin..
Tüm bunları, kendi tabanını fikren ikna edecek gerekçelere dayandıracaksın..
Kendi tabanını fikren ikna ederken siyasi rakiplerini de samimiyetine inandıracaksın..
Fikri bütünlüğünü muhafaza edebilmek için, eski fikirlerinin üzerinde oturduğu temelleri oynatman gerekiyorsa, oynatacaksın..
Gerekiyorsa bütün kitabı baştan yazacaksın..
Anlattıklarını tarihi bir perspektife oturtacaksın..
‘Akşam yattım, sabah kalktım // Ben türbana hoş baktım’ diyemezsin..
“Rüyana mı girdiler, ne oldu da hoş baktın?” diye sormaya hakkımız olur..
Buna içerikli bir cevap vereceksin..
Veremiyorsan ‘havlu atıyorsun’ demektir..

Gerçekten zor iş. Cesaret ister. Özgüven ister.
Hele ki bizim gibi toplumlarda..
‘Tükürdüğünü yaladı’ deyiverirler adama..
Ancak.. eğer fikir namusun varsa, kendi görüşüne gerçekten inanıyorsan, bunu göze alacaksın.
Başka çaren yok.